Hastanelerde Konforun Sağlığa Etkisi
Artık iyot ve ameliyat kokan hastanelerin sayısı giderek azalıyor. Bazı özel hastaneler neredeyse 5 yıldızlı otellerle yarışır halde. Bütün bu çabanın tek nedeni var rekabet. Sağlık endüstrisi, hastanelerin renovasyonu konusunda talepleri karşılamada her geçen gün daha da uzmanlaşıyor. Bu durumdan karlı çıkanlar ise hiç şüphesiz hastalar. Antistatik yer döşemeleri, antibakteriyel boyalar ve duvar kağıtları enfeksiyon riskini düşürürken, iç mimarideki mükemmelik psikolojik olarak olumlu etkilediği için hastanede kalış sürecini kısaltıyor.
Kapısından içeri adımımızı atar atmaz genzimizi yakan ilaç kokusu, adeta değişik bir dünyaya adım attığımızı haber verir bize. İçimizi bir tuhaf hissettiren bu kokuya ellerinde vizite kağıtları ile telaşlı telaşlı sağa-sola koşuşturan insanların görüntüsü de eklenince artık iyice emin oluruz farklı bir dünyada olduğumuza. Bütün bu olumsuzluklara, uzun ve loş koridorlarda bekleşirken birbirlerine bakan yorgun ve endişeli çehreleri, asık suratlarıyla hastaları azarlayan hastabakıcıları hatta beyaz önlükleri ile arada bir görünen umursamaz tavırlı doktorları eklemek de mümkün. Ortamı yumuşatan tek şey duvarda asılı panoda sus işareti yapan güler yüzlü hemşiredir.
Genellikle, birer kamu kuruluşu olan SSK ya da devlet hastanelerinde yaşanan bu görüntülere hemen hemen pek çoğumuz tanık olmuşsuzdur. Yeni gelişmelere ve artan nüfusa yetişememenin neden olduğu görüntülerdir bunlar.
Şimdi de, yine birçoğumuzun yaşadığı bir başka görüntüyü hatırlayalım. Bu defa beyaz demir sandalyelerin, karpuz lambaların yerini şömineli piyanolu bekleme odaları almıştır. Her kademedeki tüm hastane personeli kendimizi evimizde hissetmeniz için elinden gelen tüm gayreti göstermektedir. Tahmin edildiği üzere, özellikle özel hastanelerde yaşadığımız, rekabetin neden olduğu bir manzaradır bu. Tabii dekorasyon anlamında anlatmaya çalıştığımız bu manzaraya özellikli boya-badana, yer döşemeleri, ergonomik ve kaliteli yatakları da eklemeliyiz. Peki, tasvir etmeye çalıştığımız bu iki manzara sağlımızı nasıl etkilemektedir? Bu konuyla ilgili olarak sağlık sektöründe söz sahibi olan hastanelerin yetkililerine sorular yönelttik. Verdikleri cevapları kendilerine ayırdığımız özel köşelerde bulacaksınız.
Hastanelerde yaşanan bu farklılıkların en büyük nedeni sistemi tıkayan istikrarsız sağlık politikaları hiç şüphesiz. Bu durum özel hastane ve poliklinik sayısının hızla artmasını da beraberinde getirdi. Ekonomik durumu iyi olan hastalar doğal olarak sağlık problemlerini daha kaliteli, daha seri ve daha kolay çözen özel sağlık kuruluşlarını tercih ediyorlar. Oysa daha konforlu, daha temiz ve kaliteli ortamlarda, kendileriyle yakından ilgilenen güleryüzlü personel tarafından tedavi görmek her hastanın hakkı.
Bugün Türkiye’de 700’ü aşkın devlet hastanesi, kurulmakta olanlarla birlikte yaklaşık 400 özel hastane bulunuyor. Devlet hastanelerindeki yığılmalar, ilgisizlik ve bakımsızlık dolayısıyla, özel sağlık kuruluşları giderek daha çok tercih ediliyor. Çünkü özel işletme mantığıyla çalışıyor ve kendilerine gelen hastayı memnun etmek için büyük çaba sarf ediyorlar. Fiziki olarak tedavi gördükten sonra psikolojik rahatsızlıklarla ayrılmıyorsunuz hastaneden.
Özel hastaneler arasında yaşanan rekabet sağlık sektörüne hastane mimarisi kavramını sokmuş durumda. Hatta bazı mimarlık şirketleri sırf bu alanda uzmanlaşıyorlar. Artık hastanelerde aynı otellerde olduğu gibi bir lobi, konferans salonu, kafeterya, yemekhane hatta hobi odaları bulunuyor. Yeni getirilen standartlardan sonra artık apartmandan bozma hastaneler yapılamayacak, kimse derme çatma binalarda sağlık hizmeti veremeyecek.
Tüm iç dekorasyon, hastalar, telaşlı yakınları, tekerlekli sandalyeler ve sedyeler göz önünde bulundurularak yapılıyor artık. Ortak alanları ve hasta odalarını süsleyen tablolar, sağlığı, mutluluğu hatırlatmak üzere özel olarak seçiliyor ya da yaptırılıyor. Hüznü hatırlatan sonbahar renkleri yok hiçbirinde. Oksijen tüpleri ve tansiyon aletleri ise bu tabloların altında bulunuyor. Hasta kabul masaları başta olmak üzere lobi mobilyalarında, herhangi bir kazaya neden olmamak için sivri köşeli dizaynlar kullanılmıyor. Kullanılan malzemeler, antibakteriyel, antisentetik, yangın geciktirici ya da yanmaz. Yangın anında toksik maddeler ortaya çıkmıyor.
Hastanelerde psikolojimizi olumlu etkileyen etkenlerden biri de renkler.
Kanı hatırlattığı için kırmızı renkten uzak duruluyor hastanelerde. Yeşil ve turuncu en çok tercih edilen renkler. Ancak hastanenin kalbini oluşturan tıbbi bölümlerde renk tercihi yapmak biraz zor çünkü nanoteknolojiyle üretilen antibakteriyel boyalarda, mavi ve tonları, gri, beyaz gibi az sayıda renk seçeneği var. Bir diğer önemli ayrıntı ise lobi ve odaların halıları. Dünyanın en iyi markalarından en pahalı halıyı bile döşeseniz, toz tutuyor ve uzun tüyleri nedeniyle ayak izini gösteriyorsa hastane için uygun değil. Oturma üniteleri de çok dikkat istiyor. Çünkü rahat, kaliteli kumaş ya da deri koltuklara oturduğunuz zaman kalkmak istemiyorsunuz. Ancak bunları yaşlı ya da ağrılı hastaların kullanacağını düşününce güzelliğin ve rahatlığın önemi kalmıyor. Medyada hastane konforu ile ilgili yapılan bir haber “Versace koltuklu hastaneler hizmetinizde” manşeti ile yer alabiliyor.
Genellikle, birer kamu kuruluşu olan SSK ya da devlet hastanelerinde yaşanan bu görüntülere hemen hemen pek çoğumuz tanık olmuşsuzdur. Yeni gelişmelere ve artan nüfusa yetişememenin neden olduğu görüntülerdir bunlar.
Şimdi de, yine birçoğumuzun yaşadığı bir başka görüntüyü hatırlayalım. Bu defa beyaz demir sandalyelerin, karpuz lambaların yerini şömineli piyanolu bekleme odaları almıştır. Her kademedeki tüm hastane personeli kendimizi evimizde hissetmeniz için elinden gelen tüm gayreti göstermektedir. Tahmin edildiği üzere, özellikle özel hastanelerde yaşadığımız, rekabetin neden olduğu bir manzaradır bu. Tabii dekorasyon anlamında anlatmaya çalıştığımız bu manzaraya özellikli boya-badana, yer döşemeleri, ergonomik ve kaliteli yatakları da eklemeliyiz. Peki, tasvir etmeye çalıştığımız bu iki manzara sağlımızı nasıl etkilemektedir? Bu konuyla ilgili olarak sağlık sektöründe söz sahibi olan hastanelerin yetkililerine sorular yönelttik. Verdikleri cevapları kendilerine ayırdığımız özel köşelerde bulacaksınız.
Hastanelerde yaşanan bu farklılıkların en büyük nedeni sistemi tıkayan istikrarsız sağlık politikaları hiç şüphesiz. Bu durum özel hastane ve poliklinik sayısının hızla artmasını da beraberinde getirdi. Ekonomik durumu iyi olan hastalar doğal olarak sağlık problemlerini daha kaliteli, daha seri ve daha kolay çözen özel sağlık kuruluşlarını tercih ediyorlar. Oysa daha konforlu, daha temiz ve kaliteli ortamlarda, kendileriyle yakından ilgilenen güleryüzlü personel tarafından tedavi görmek her hastanın hakkı.
Bugün Türkiye’de 700’ü aşkın devlet hastanesi, kurulmakta olanlarla birlikte yaklaşık 400 özel hastane bulunuyor. Devlet hastanelerindeki yığılmalar, ilgisizlik ve bakımsızlık dolayısıyla, özel sağlık kuruluşları giderek daha çok tercih ediliyor. Çünkü özel işletme mantığıyla çalışıyor ve kendilerine gelen hastayı memnun etmek için büyük çaba sarf ediyorlar. Fiziki olarak tedavi gördükten sonra psikolojik rahatsızlıklarla ayrılmıyorsunuz hastaneden.
Özel hastaneler arasında yaşanan rekabet sağlık sektörüne hastane mimarisi kavramını sokmuş durumda. Hatta bazı mimarlık şirketleri sırf bu alanda uzmanlaşıyorlar. Artık hastanelerde aynı otellerde olduğu gibi bir lobi, konferans salonu, kafeterya, yemekhane hatta hobi odaları bulunuyor. Yeni getirilen standartlardan sonra artık apartmandan bozma hastaneler yapılamayacak, kimse derme çatma binalarda sağlık hizmeti veremeyecek.
Tüm iç dekorasyon, hastalar, telaşlı yakınları, tekerlekli sandalyeler ve sedyeler göz önünde bulundurularak yapılıyor artık. Ortak alanları ve hasta odalarını süsleyen tablolar, sağlığı, mutluluğu hatırlatmak üzere özel olarak seçiliyor ya da yaptırılıyor. Hüznü hatırlatan sonbahar renkleri yok hiçbirinde. Oksijen tüpleri ve tansiyon aletleri ise bu tabloların altında bulunuyor. Hasta kabul masaları başta olmak üzere lobi mobilyalarında, herhangi bir kazaya neden olmamak için sivri köşeli dizaynlar kullanılmıyor. Kullanılan malzemeler, antibakteriyel, antisentetik, yangın geciktirici ya da yanmaz. Yangın anında toksik maddeler ortaya çıkmıyor.
Hastanelerde psikolojimizi olumlu etkileyen etkenlerden biri de renkler.
Kanı hatırlattığı için kırmızı renkten uzak duruluyor hastanelerde. Yeşil ve turuncu en çok tercih edilen renkler. Ancak hastanenin kalbini oluşturan tıbbi bölümlerde renk tercihi yapmak biraz zor çünkü nanoteknolojiyle üretilen antibakteriyel boyalarda, mavi ve tonları, gri, beyaz gibi az sayıda renk seçeneği var. Bir diğer önemli ayrıntı ise lobi ve odaların halıları. Dünyanın en iyi markalarından en pahalı halıyı bile döşeseniz, toz tutuyor ve uzun tüyleri nedeniyle ayak izini gösteriyorsa hastane için uygun değil. Oturma üniteleri de çok dikkat istiyor. Çünkü rahat, kaliteli kumaş ya da deri koltuklara oturduğunuz zaman kalkmak istemiyorsunuz. Ancak bunları yaşlı ya da ağrılı hastaların kullanacağını düşününce güzelliğin ve rahatlığın önemi kalmıyor. Medyada hastane konforu ile ilgili yapılan bir haber “Versace koltuklu hastaneler hizmetinizde” manşeti ile yer alabiliyor.
Sağlık endüstrisi, hastanelerin renovasyonu konusunda talepleri karşılamada her geçen gün daha da uzmanlaşıyor. Hastaneleri iyot ve ameliyat kokusundan arındırıp çok keyifli mekanlara dönüştürdükleri için ödül bile alıyorlar.
Sonuç olarak hastane yöneticileri bir yandan tıbbi donanımlarını modernleştirirken öte yandan hasta ve yakınlarının hizmet aldıkları sürece konforlu bir ortamda bulunmasına özen gösteriyorlar. Konforun hasta psikolojisini olumlu etkilediğini yadsımak kolay olmadığı için artık bazı kamu kuruluşlarının da imkanlarını zorlayarak konfora yatırım yaptıklarına tanık oluyoruz.
Sonuç olarak hastane yöneticileri bir yandan tıbbi donanımlarını modernleştirirken öte yandan hasta ve yakınlarının hizmet aldıkları sürece konforlu bir ortamda bulunmasına özen gösteriyorlar. Konforun hasta psikolojisini olumlu etkilediğini yadsımak kolay olmadığı için artık bazı kamu kuruluşlarının da imkanlarını zorlayarak konfora yatırım yaptıklarına tanık oluyoruz.
Konfor, tedaviye eşlik eden unsurlardan biridir
International Hospital Hasta İlişkileri Sorumlusu Ayşe Özcan’ın konu ile ilgili görüşleri şöyle:
International Hospital Hasta İlişkileri Sorumlusu Ayşe Özcan’ın konu ile ilgili görüşleri şöyle:
International Hospital’da hastalarımızın konforunun maksimum düzeyde düşünerek başta antibakteriyel, antisentetik, yangına karşı korumalı, yanmaz, yangın sırasında toksik etki yapmayan, toksik madde ortaya çıkarmayan, aşınma ve yıpranmaya karşı dirençli, temizliği ve bakım kolay, ortopedik, özel renk ve aksesuar seçimleri dikkate alınarak malzeme kullanılmış, yatan hasta odaları ev ortamını aratmayacak mimari özelliklere göre dizayn edilmiştir. Hastaneye ve almış oldukları hizmet kalitesine verilen önem hastaların güvenini etkileyen bir faktör teşkil etmektedir. Sürekli yenilenen hastanelerimizde geniş, konforlu, aydınlık, şık mekanlar ile hastalarımızın kendilerini özel hissetmelerini sağlamaktadır. Bir hastanede tefrişin (perdeler, yatak çarşafları vb) önemi gerek hijyen gerekse görsel renk ve malzeme kalitesi olarak önemi yadsınamaz. Hastaların hasta odasından daha çok bir otelde veya evinde gibi hissetmelerini sağlayabilmek yumuşak sade açık renkli kumaş ve döşemeler tercih edilmelidir. Hastanede yatak takımı ve perdelerin hijyen açısından kumaş ve dokuma kalitesi iyi, yıkanan, temizlenen, antibakteriyel, antisentetik, toz, leke tutmayan, her türlü izolasyon koşuluna uyumlu malzemelerden seçilmelidir. Böyle bir ortamda hasta psikolojisi pozitif yönde etkilenerek o zor dönemlerinde hastanede olmaktan mutluluk duymalarına katkıda bulunacaktır. Hastane iç mimarisinde hasta ve hasta konforu ön planda tutularak özel dizaynların yapılması gerekmektedir. Hizmet alacak kişilerin hasta olduğunun unutulmaması, hareket alanlarının geniş, aydınlık, sesi izolasyonu iyi sağlanmış, mobilya ve aksesuar, duvar renk seçimlerinin de dingin, yumuşak renklerin kullanılması, kullanımı kolay ekipmanlar ve hastaya zarar vermeyecek şekilde dizayn edilmesi, hüznü çağrıştıracak renk ve malzeme kullanılmaması son derece önemlidir. Bu bilgiler baz alınarak hazırlanan projeler, hasta üzerinde olumlu bir etki bırakacak, zihinlerdeki klasik hastane anlayışında uzak bir mekanda hizmet almanın mutluluğunu yaşayacaktır. Bir hastanede kliniklerin, bekleme odalarının, yoğun bakım, doğum ve çocuk odalarının otel ya da ev konforunda olması hastaları olumlu yönde etkiler. Çoğunlukla endişeli, sorunlu ve zor bir dönem içinde olan hastanın yapılacak dekorasyon ve dizaynlar ile fiziksel alan olarak bekleme ve klinik alanlarında kısa süreli rahat etmeleri, diğer bölümlerde ise uzun, sıkıntılı süren tedavi programlarında hasta motivasyonuna, hastanede olma duygusundan uzaklaşmasına, hastanın bazen fobi gibi gördüğü hastanedeki tedaviye eşlik etmesine yardımcı olmaktadır. Renklerin (kanı hatırlattığı için kırmızının kullanılmaması gibi) ve kokuların (iyot ve ameliyat kokusu) hastanın sağlığına etkisi vardır. Bu yönde yapılan çalışmalara baktığımızda renklerin ve kokuların insan üzerine etkileri olduğu bilinmektedir. Hastalık halinde kişilerin koku ve psikolojik durumlarında hassasiyetler artmaktadır. Bu nedenle bu olumsuz faktörlerin dikkate alınarak projelendirmenin o yönde yapılması hastanın psikolojik, fiziksel haline, hastanede olma duygusundan uzaklaşmasına pozitif düşünmesine neden olabilir. Bu nedenle hastanelerde renk seçimleri yumuşak renklerden oluşmaktadır. Ağırlıklı olarak yeşil ve turuncu, diğer alanlarda ise mavi ve tonları gri, beyaz gibi renkler seçilmektedir (ameliyathane, yoğun bakım gibi). Hastaneler için hijyen ve iklimlendirmeyi bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor. Birisinin eksik olması diğerinin getireceği sorunları ortaya çıkarmaktadır. Enfeksiyon riskini minimuma indirerek bakteri, partikül yayılımını engellemek ve hasta için uygun iklimlendirme koşullarının en üst düzeyde sağlanması, iyileşme sürecini hızlandıracak ve hasta bakım kalitesini olumlu olarak etkileyecektir. Özel hastaneler kendi imkanlarını üst düzeyde tutarak bu koşuların çoğunluğu karşılamakta olup müşteri memnuniyeti ön planda tutulmaktadır. Devlet hastanelerinde imkanlar dahilinde zaman zaman yetersizlikler söz konusu olmakla birlikte son dönemlerde bazı devlet hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde bu yönde çalışmalarda ve olumlu girişimlerde bulunulmuştur. Günümüzde şartnameler sebebiyle birbirine eş olan koşullarda hastaneler mevcuttur. Ancak uygulamalarda birinci sınıf malzeme, mimari anlayış ve hizmet kalitesi bir hastaneyi diğerinden farklı olarak gösterebilmektedir.
Konfor hastanın hastanede kalış sürecinin hızlı geçmesini sağlar
Alman Çamlıca Hastanesi Başhekimi Yaşar Yıldırım görüşlerini şöyle aktarıyor:
Alman Çamlıca Hastanesi Başhekimi Yaşar Yıldırım görüşlerini şöyle aktarıyor:
Bugün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hasta memnuniyetini destekleyecek konfora verilen önem artmıştır. Sunulan bu konfor hastayı rahatlatmaktadır.
Hasta ve yakınları her konuda beklentileri karşılandığında sakinliğini korur. Eskiden “hastane kokusu” deyimi vardı. Bu deyim kullanılan dezenfektanlardan ileri gelmekteydi. Artık dezenfektan maddeler gelişti. Güzel kokan temizlik maddeleri kullanılıyor. Hasta hastane psikolojisinden sıyrılarak tetkik ve muayenelerini yaptırırken kafeteryada çay ya da kahve içiyor, yemek yiyor, televizyon seyrediyor. Hijyen de iklimleme de hem hasta ve yakınları hem de çalışan personel için gereklidir. Bu konforun olmadığı kurumların tercih edilmeyeceği kanısındayım. Ayırım özel veya devlet hastanelerinde değil hizmet kalitesindedir. Rekabet ortamında iyi hizmet veren kazanır.
Antistatik ve antibakteriyel ürünler enfeksiyon riskini düşürür
Bayındır Hastanesi Satınalma ve Destek Hizmetleri Müdürü Elçin Akpınar konu hakkında şu bilgileri aktarıyor:
Bayındır Hastanesi Satınalma ve Destek Hizmetleri Müdürü Elçin Akpınar konu hakkında şu bilgileri aktarıyor:
Hastanelerde konfor (özellikli/kaliteli boya-badana, yer döşemeleri, ergonomik ve kaliteli yataklar, dizayn vb.) iyileşmeyi kesinlikle etkiliyor. Örneğin boya-badana, yer döşemeleri düşünüldüğünde, antistatik yer döşemeleri, antibakteriyel boyalar ve duvar kağıtları enfeksiyon riskini düşürmesi nedeniyle hastanın daha çabuk iyileşmesine direkt etkisi olan malzemelerdir. Ayrıca, yatak, koltuk gibi hastanın kullandığı diğer mobilyaların da ergonomisi, güvenliği hem çoğu kez kısıtlı olan hasta hareketlerini kolaylaştırmada hem de düşme ve benzeri kazaların yaşanma riskini ortadan kaldırması nedeniyle önemlidir. Bayındır Hastanesi’nde ameliyathane ve yoğun bakım gibi özel alanların yer döşemeleri antistatik, duvarları antibakteriyel, kolay temizlenebilir malzemeler ile kaplanmıştır. Tüm hasta katları ve hasta odaları yer ve duvar döşemeleri aynı şekilde kolay temizlenebilir malzemeler ile kaplanmıştır. Banyo gibi ıslak hacimlerde yuvarlak hatlar ve kullanılan büyük seramiklerle kir tutma için maksimum önlem alınmıştır. Hasta odalarındaki mobilyalar ve yerleşimleri ergonomi, temizlik ve moral etki gözönüne alınarak oluşturulmuştur. Hastanenin fiziki (iç ve dış görünüm) özellikleri hastanın psikolojisini olumlu yönde etkilemesi için odaların dekorasyonu, temizliği, hastaya sunulan hizmetler konusunda azami özen gösterilmektedir. Hastanede kullanılan, perde, yatak çarşafı, koltuk kumaşı, önlük gibi tekstil ürünlerinin hem enfeksiyon kontrolü açısından, hem de dekorasyon yönünden önemi bulunmaktadır. Mekanların kullanımının kolay olması, enfeksiyon odaklarına izin vermeyecek şekilde dizayn edilmesi, güvenliğe yönelik olarak, tutamaklar, kenarlıklar bulunması ayrıca hastanın moralini yükseltecek şekilde dekore edilmesi, hastanın oyalanabileceği (TV, gazete, dergi gibi) imkanların sağlanabilmesi, hastaya sunulan tıbbi hizmetler dışındaki, bir anlamdaki otelcilik hizmetlerinin üst düzeyde verilmesi hasta memnuniyeti artırıcı unsurlardır. Bir hastanın hastanede kaldığı sürece kendini evinde hissedebilmesi mümkün değildir, ancak otelcilik hizmetleri olarak nitelendirebileceğimiz, yemek, temizlik, çamaşır, teknik servis, telefon, televizyon, berber gibi hizmetlerin sorunsuz bir şekilde verilebilmesi hastanın hastanede geçirdiği süre zarfında iyi ağırlandığının, her anlamda önemsendiğinin, korunduğunun ve kollandığının farkında olması kendini daha iyi hissetmesine, verilen tedaviye güvenmesine ve inanmasına, netice olarak kendini daha kısa sürede sağlıklı hissetmesine direkt etki etmektedir. Renk konusuna gelince bu anlamda iç mimar ve dekoratörlerden fikir almakta fayda vardır. Hastane odaları için genellikle gözü yormayan ancak renk efekti taşıyan, açık mavi, açık yeşil gibi renkler kullanılmaktadır. Çocuk servisleri için daha renkli ortamlar, enfeksiyon odağı oluşturmayacak şekilde süsler ve oyuncaklar düşünülebilir. Koku kullanılması daha kritik bir konudur, hastaları rahatsız edebileceği düşüncesiyle oda parfümleri yerine mekanlarda temizliğin kokusu tercih edilmelidir. Hijyenik ortamlar enfeksiyon riskini ortadan kaldırdığından hastanın daha kısa sürede ek bir komplikasyona sahip olmadan iyileşebilmesi için çok önemlidir. İklimlendirme de aynı şekilde hem hijyenik nedenlerde hem de oda konforu açısından önemlidir. İklimlendirme belli sınırlar dahilinde hastanın kendi odasının ayarını yapabileceği şekilde düzenlenmelidir. Özel hastaneler imkanları çerçevesinde bu konulara devlet hastanelerinden daha fazla önem gösterebilmekte ve yatırım yapabilmektedir. Ancak ülkemizde öncelikle üniversite hastaneleri olmak üzere devlet hastanelerinde de bu yönde olumlu çabalar gözlenmektedir.
“Merkür” renovasyon projemiz hastalarımıza kendilerini daha iyi hissettirecek
Memorial Hastanesi Otelcilik Hizmetleri Koordinatörü Ertan Tarhan’ın görüşleri ise şöyle:
Memorial Hastanesi Otelcilik Hizmetleri Koordinatörü Ertan Tarhan’ın görüşleri ise şöyle:
Hastanelerde kaliteli boya-badana, yer döşemeleri, ergonomik ve kaliteli yatakların kullanılmasının iyileşmeyi kesinlikle etkisi olduğunu düşünüyorum. Hastanemizin modern, konforlu, estetik ve ergonomik bir yapıya kavuşturulması için tecrübeli mühendis ve mimarlardan oluşan Proje Koordinatörlüğümüz çok yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Ayrıca konusunda uzman ve özellikle de hastane dizaynı konusunda tecrübeli mimarlık şirketlerinden de destek almaktayız. Memorial’a yeni bir yüz yaratmak amacı ile “Merkür” adında bir renovasyon projesi başlatıldı. Fazlar halinde planlanan Proje Merkür tamamlandığında hastanemiz yep yeni ve misafirlerimizin unutamayacakları güzellikte bir sağlık merkezi haline gelecek. Proje Merkür, Medikal ekibimiz ve Proje ekibimiz ile deneyimli mimarların bir araya gelerek oluşturduğu ve hastanenin her köşesi için saatlerce oturup doğruyu bulmaya çalıştıkları bir projedir. Bu ekip hasta bazlı dizaynı ve hijyeni ön planda tutarak renkler, aksesuarlar, hasta kabul bankoları, mobilyalar, döşemeler, perdeler ve aydınlatma düzeni gibi her türlü detayı birbiri ile uyum içerisinde planlıyor. Dizayn aşamasında hastane trafiği yani hastalar ve telaşlı yakınları, sedyeler ve tekerlekli sandalyeler daima göz önünde tutuluyor. Kullanılan malzemeler antibakteriyel, antisentetik, yangın geciktirici veya yanmaz malzemelerden seçiliyor. Ortak alanları ve hasta odalarını süsleyen tablolar, sağlığı ve mutluluğu hatırlatmak üzere seçiliyor ya da yaptırılıyor. Hastanemizin kalbini oluşturan tıbbi bölümlerde nanoteknoloji ile üretilen antibakteriyel boyalar kullanılıyor. Boya renkleri yeşil, turuncu ve mavi gibi dinlendiren ve mutluluğu çağrıştıran renklerin açık tonlarından seçiliyor. Kırmızı gibi kanı hatırlatan renklerden uzak duruluyor. Hastanemizin fiziki özellikleri hasta ve hasta yakınları üzerinde çok olumlu etkiler bırakıyor. Modern, bakımlı, temiz ve iyi aydınlatılmış dış cephemiz, yeşillikler ve rengarenk çiçeklerle bezenmiş çevre peyzajımız hasta ve ziyaretçilerimize planlı, sağlık ve yaşam dolu bir organizasyona geldikleri hissini veriyor. İçeri girdiklerinde ise yine modern, bakımlı, pırıl pırıl ve her türlü günlük ihtiyacın verilmekte olduğu ortak alanlar hasta ve ziyaretçilerimizi evlerindeymişcesine rahatlatıyor. Bu konuda hasta memnuniyeti anketlerini de düzenli olarak yapıyoruz. Genel kanı hastanemizin fiziki açıdan modern, konforlu, temiz ve güven veren bir görüntüsü olduğu yönündedir. Ayrıca hastanemizde çok önemli olan hasta ilişkileri birimi kuruluşundan beri hizmet vermektedir. Hastanelerde perdelerin renk, dizayn ve kullanıldığı mekan ile uyumu hastalar tarafından oldukça önemsenen ve bir mekan bütünlüğü yarattığı takdirde hastayı rahatlatarak tedavi sürecine olumlu katkılar sağlayan bir unsurdur. Bembeyaz, kaliteli ve ütülü yatak çarşafları özeni, hijyeniteyi temsil ederler, bakım ve iyileşme sürecinde çok büyük katkı sağlarlar. Hasta üzerinde ilk etkiyi hastanenin iç mimarisi bırakmaktadır. Bu nedenle modern ve iyi planlanmış bir iç mimari hastaneye girişte ve tedavi sürecinde de hasta memnuniyetini sağlamak ve devam ettirmek adına büyük önem taşımaktadır. Hastane iç mimarisi tasarlanırken hasta trafiğinin yanı sıra tıbbi teknoloji unsurlarının verimli çalışması için gereken hassas şartlar da estetik kaygıları göz ardı etmeden sağlanmak zorundadır. Hastane dizaynı aşamasında dikkat edilmesi gereken önemli bir unsur da hastane içine büyük pencereler ile gün ışığı almaktır. Gün ışığı bedava bir mikrop öldürücüdür ve hastaların morallerinin yüksek tutulmasını sağlayarak iyileşme sürecini kısaltacaktır. Otel ya da ev konforunda olan hastane odaları, hasta ve yakınlarına öncelikle her türlü detayın düşünülerek planlandığı hissini vermektedir. Bu net planlama, sıcak ve uyum içindeki tertip düzen hasta ve yakınlarına güven vermekte ve mutlu olmalarını sağlayarak iyileşme sürecine olumlu katkı sağlamaktadır. Renklere gelince kanı hatırlattığı için kırmızı renkten uzak durulması ve yerine insanı dinlendiren ve mutluluğu çağrıştıran, hasta ve yakınlarına güvende olduklarını hissettiren yeşil, turuncu, mavi, mor gibi renklerin açık tonları kullanılmalıdır. İyot ve ameliyat kokusu gibi rahatsız edici kokular hasta moralini ve iyileşme sürecini olumsuz yönde etkilemektedir. Ortak alanlarda ve hasta odalarında sıcaklık, nem, iklimlendirme gibi fiziksel değişkenlerin denetim altına alınmış olması ve hastanın ihtiyaçlarına göre istenildiği anda müdahale edilebilecek şekilde planlanmış olması hastanın her türlü ihtiyacının en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğünün bir göstergesi olarak görülüyor ve iyileşme sürecine olumlu etki ediyor. Hijyen ise bir hastanenin vazgeçilmezi. Tıbbi birimlerde kullanılan boyanın dahi nanoteknoloji ile üretilen antibakteriyel boyalardan seçilmesi gerekmekte. Ameliyathane ısısının organizmaların üreyemeyeceği ve operasyonlar esnasında kan dolaşım hızının kontrol altında tutulabileceği seviyelerde ayarlanabiliyor olması gerekmekte. Steril ortamların havalandırmasında çevrelerine oranla daha yüksek basınç yaratılması da çok önemli bir unsur. Bu sayede steril olmayan çevreden steril alana hava akışı ve buna bağlı partikül ve organizmaların girmemesi sağlanmaktadır. Steril alanların havalandırmalarında özel HEPA (High Efficiency Particle Absorber) filtreler kullanılmalıdır. Diğer yandan böylesine dikkat ve özenle planlanan altyapı hazırlıkları çalışanların da aynı özeni devam ettirmesinde büyük bir motivasyon unsuru oluşturuyor. Böylece çevresi hijyenik bir kalkan ile çevrilen hastanın iyileşme süreci de hız kazanıyor. Hastane konforu konusunda özel hastaneler devlet hastanelerine göre biraz daha ileride. Devlet hastanelerinde yaşanan bakım, onarım, aydınlatma, yönlendirme gibi konularda yaşanan eksikliklere karşı özel hastaneler tedbirlerini almış ve bu hizmetlere yönelik yatırım ve personel bütçelerini oluşturabilmiş durumdalar. Özel hastaneler iklimlendirme konusunda da daha ilerideler. Devlet hastanelerinde sadece ısınma imkânları mevcutken özel hastaneler ısınma, soğutma ve taze hava kullanımı konularında altyapılarını oluşturmuş durumdalar. Devlet hastanelerinde hasta motivasyonunda önemli rol oynayan faktörlerden biri olan TV izleme imkânı da kısıtlı olabiliyor. Tam bu noktada hastanelerde Otelcilik Hizmetlerinin varlığının hastanın tedavi sürecindeki motivasyon etkisinin önemi ortaya çıkıyor.
Hastayı hasta psikolojisinden kurtarmak gerekir
Kadıköy Şifa Tıp Merkezi Ataşehir Başhekimi ve Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Yakut görüşlerini şöyle belirtiyor:
Kadıköy Şifa Tıp Merkezi Ataşehir Başhekimi ve Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Yakut görüşlerini şöyle belirtiyor:
Hastalar ile iyileşme süreçlerinin ve bu süreçlerin yaşandığı mekan arasında kesin ilişki olduğunu düşünüyorum. Hastane mimarisinin ve alt yapısının normal yapılardan daha farklı olduğunu ve bunun ayrı bir uzmanlık alanı gerektirdiğine inanıyorum. Örneğin bundan 15-20 sene önce hastanelerde sadece olması gereken ekipman ve cihazlar olurdu onların konforsal özellikleri, hem hizmet alanlar hem de hizmet verenler için önemsenmezdi. Ancak hastalığın sadece bedensel bir iyileşme süreci olmadığı ruhen de tam bir iyilik haline ulaşılabilmesi için çalışılması gerektiği aşikardır. Hastanın, hasta psikolojisinden kurtulması için rahat edeceği, evini aratmayacağı bir ortamın sağlanması gerekmektedir. Bu durumlarda, hem çalışanın hem de hastaların rahat edebilecekleri ortamların yaratılması gerektiğine bu konforun ve kalitenin çalışan için de önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü insanlar işlerini fonksiyonel ve işlevsel olarak ne kadar rahat koşullarda yaparlarsa verimliliklerinin de o ölçüde artar. Bu durumun hasta ilişkilerinden başlayıp hastaya verilen tıbbi hizmetlere kadar giden süreçlerde pozitif etkileri olacağını düşünüyorum. Genel Müdürümüzün mimar olmasından kaynaklanan tabii ki birçok çalışmamız oldu ve bu çalışmalarımız sürekli olarak devam ediyor. 1976’dan beri hizmet veren ve o zamanın şartları ile kurulmuş bir yapıya sahip olmamıza rağmen sürekli iyileştirme ve yenileme çalışmaları yapıyoruz. Birçok ayrıntıyı iç içe düşünmek gerekiyor. Çünkü mimaride esas olan fonksiyonların doğru çözümüdür. Herhangi bir sorun yaşandığı zaman sadece organizasyonel ya da işlevsel tarafına değil, Genel Müdürümüzün mimar olmasının verdiği avantaj ile mekansal tarafına da bakabiliyoruz. Bu bize çözüm anlamında hız kazanmamızı ve doğru karar vermemizi sağlıyor. Hastalarımıza yaşatmak istediğimiz ev havası izlenimini çoğu zaman onlardan gelen geri dönüşlerde yaşamak ayrı bir mutluluk veriyor. Sürekli uyguladığımız hasta memnuniyeti anketleri ile görüyoruz ki hastalarımız “ev gibi hastane” ifadesini kullanıyorlar. Hastanemizin bu seviyeye ulaşması tabii ki sürekli çalışmak ve çok yönlü düşünmekten geçiyor. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu olarak İstanbul Anadolu yakasında üç nokta da hizmet veriyoruz. Kadıköy’deki hastanemiz eski bir yapı olmasına rağmen yaptığımız yatırımlar ve iyileştirme revizyonları ile oldukça modern bir yapıya sahip. Hastanemize ilk girişten itibaren hastalarımıza ferah, hijyenik, teknolojik alt yapımızın gücünü gösteren ve onlara duymak istedikleri güveni hissettirecek yapımızı oluşturan kurumsal kimliğimizi hastanemizi ilk gördüğü andan itibaren vermek ve hastane içinde de aynı hissiyatı devam ettirmek istiyoruz. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Suadiye de bulunan polikliniğimiz Çocuk Sağlığı ağırlıklı bir yapıya sahip. Burada ki içsel mekan tasarımımız çocukların psikolojisi düşünülerek hazırlandı. Onların bekleme zamanların da sıkılmalarını engellemek ve bulundukları ortamdan negatif olarak etkilenmemeleri sağlamak için çocuk parkı konsepti oluşturduk. Doktor odalarına da, poliklinik odasından çok çocuk odası havasını verdik. Böylelikle çocuklar, huzurları kaçmadığı için doktorların dediklerini daha iyi yapıyor ve bu durum hem doktorlarımızın çalışmalarını kolaylaştırıyor, hem de verimliliklerini arttırıyor. Ataşehir’de bulunan Gün Hastanemiz ise akıllı bina teknolojisine sahip. Katlar da bölümler oluşturulurken gün ışığından maksimum yararlanılabilecek seperasyonlar yapıldı. Bu şekilde binamız oldukça aydınlık ve ferah bir havaya kavuştu. Bütün katlarımızın dekorasyonunda ayrı bir konsept yaratıldı duvar renkleri, asılan tablolar dahi bu konsepte uygun olarak düzenlendi. Biz butik hizmet anlayışı ile çalışan bir sağlık kuruluşuyuz, yaptığımız mimari değişikliklerin bize hasta ve çalışan memnuniyeti olarak geri döneceğine inanıyoruz. Hasta memnuniyeti anketi ise sürekli yaptığımız bir uygulama. Ayrıca sadece hastalarımıza değil, dönem dönem çalışanlarımıza da anketler uygulamaktayız. Sonuçlarını profesyonel bir kalite ekibi ile detaylıca incelemekteyiz. Genel de olumlu sonuçlar çıkıyor, ancak bu bizim için yeterli değil. Daha iyisini nasıl yapabiliriz diyerek sürekli bu doğrultuda çalışıyoruz. Özgün olan yapımızı kendimize ait olan ‘Şifa Kültürü’nü koruyarak ilerliyoruz. Kimlerinin neler yaptığından ziyade kendi yaptıklarımızı daha iyi nasıl yapabileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Hastanemizde ve hizmet noktalarımız da Hasta Hizmetleri Müdürlüğü ve bu müdürlüğe bağlı hasta ilişkileri çalışanlarımız var. Çünkü hasta ile kurulan ilişki sıradan ya da sadece medikal ilişki olmamalı. Bu konu da eğitim almış profesyonel kişilerin olması gereklidir. Bir hastanede sadece tefrişin değil, hastaneler de hasta ihtiyacını yansıtacak her şeyin bence çok büyük önemi var. Perdeler, yatak çarşafları, dolapları, lavabo, duş, hasta yatağı, refakatçi yatağı vs. yani saymakla bitmeyecek kadar çok ve hepsi birbirinden önemli. Ayrıca hepsi bir bütünü oluşturan parçalar. Nedeni ise, amaç sadece kişiye bedensel bir sağlık seviyesine taşımak değil, ruhen de iyi hissedeceği bir ortamı sağlamaktır. Bu koşulları iyi sağlayabilirseniz, bütünsel bir başarı ve sonuç elde edebilirsiniz. Bu durumda da hem siz hem de hastalarınız daha mutlu olurlar. İç mimari, hem hasta hem de çalışan için çok önemlidir. Hastaların ergonomik tüm ihtiyaçlarını sağlayacak ve rahat edebilmesine imkan veren bir yapının olması gerekmektedir. Fiziksel koşullar çalışanlar için ne kadar iyi olursa verimliliğin de o kadar artacağına inanıyorum. Renklerde ise insanların ruh hallerini sıkıntıya sokmayacak, çalışanların dikkatlerini dağıtmayacak renkler ve aydınlatma sistemi kullanılmalı. İyot ve ameliyat kokusuna gelince, eğer kişiye evinde hissi vermek istiyorsanız zaten bu ve bu tarz kokulara imkan vermemeniz gerekir. Bunun içinde teknolojik ve alt yapı açısından güçlü olmak gerekir. Biz bu yapıya sahip hastanelerden biriyiz. Hijyen ve iklimlendirme konusuna gelince bunlar zaten bir hastanenin olmazsa olmazıdır. Hijyen sadece hastane de değil, hayatımızın her aşamasında sağlığımız için en önemli unsurdur. Hijyen konusunda çok disiplinli ve kontrollü olmak gerekir. İklimlendirme de hasta sağlığına hastane de kaldığı süre içerisinde çok etkilidir. Kimse oda ısısı mevsim normallerinin altında ya da üstün de olan, gürültülü, karanlık, havasız ve partiküllerin havada dolaştığı bir yerde kalmak istemez. Mikroplardan arınmış, kendi kendini temizleyebilen, hava sirkülasyonun teknoloji ile sağlanabileceği bir yapınızın olmasına gerekir. Biz hizmet verdiğimiz üç birimde de bu yapıya sahibiz. Hastane konforu konusunu özel ve devlet hastaneleri olarak sınıflandırmak yanlış olur. Çünkü tüm bu imkanları sağlayan özel hastaneler olduğu gibi birçoğunu karşılayamayan özel hastaneler de var. Biz Kadıköy Şifa olarak, özel bir kurum olsak da öncelikli prensibimiz ve asla taviz vermeyeceğimiz ilkemiz insan sağlığıdır. Özel kurumların kendi içinde bu kadar ayrımı olurken, devletle özeli karşılaştırmayı çok uygun bulmuyorum. Her işi herkes aynı kapasitede yapamıyor sonuçta da bu tür farkların olması normal. Biz Kadıköy Şifa olarak bu alanlarda yapımızdan ve kalitemizden ödün vermeden hizmet veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Ataşehir’deki büyük hastane projemizi de bu mantık ve disiplinde projelendirdik ve bu prensiple inşa edeceğiz.
Konfor iyileşmede motivasyon etkisi yapar
Şafak Hastaneler Grubu Genel Müdürü Ahmet Rol’ün konu ile ilgili görüşleri şöyle:
Şafak Hastaneler Grubu Genel Müdürü Ahmet Rol’ün konu ile ilgili görüşleri şöyle:
İnsanoğlu çevresi ile sürekli bir etkileşim içindedir. Sıcak, soğuk, kirli, dağınık, gürültülü, kötü tefriş edilmiş ortamlarda bulunan kişi kendisini fiziksel, psikolojik ve sosyal yönlerden olumsuz etkileyen bu koşulları değiştirmek için bireysel önlemler alır, genetik olarak yaşamı koruma güdüsü ile güvenlik ve konforu arar. Kendisini olumlu etkileyen çevre koşullarının hakim olduğu yerlerde huzurlu ve mutlu olur, kendisini iyi hisseder, tolerans düzeyi yükselir, zorluklara karşı direnci artar. Bu etki tepki süreci hasta ve misafir olarak bulunulan yerlerdeki ortam, bireysel olarak değiştirilemediği için göreli olarak kesintiye uğrar. Olumlu ve olumsuz tepkiler genellikle abartılı olur. Fiziki koşulları kişisel beklentilerin altında olan sağlık kurumlarında hizmet verenler de aynı ortamı paylaştıklarından hizmet kalitesinde ortamdan kaynaklanan kayıplar tedavi sürecini olumsuz etkiler ve genellikle geciktirir. Hastanın fiziksel olarak en zayıf durumda iken bile kendi başına ihtiyaçlarını karşılayabildiği ortamlarda iyileşme süreci hızlanır. Müziğin ve renklerin hastalar üzerindeki iyileştirici etkisi 18. yüzyıldan beri bilinmekte ve çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Hastanede konforu yaratmak için fiziki altyapının uygun ve yeterli olması öncelikli koşuldur. Başka bir amaçla yapılmış binalardan dönüştürülen sağlık kurumlarında hasta akışına ve transferine uygun çözümler bulmak zordur. Örneğin tavan yükseklikleri koridor genişlikleri değiştirilemez, asansör ihtiyaçları genellikle karşılanamaz. Hastane binası kendisine özgü mimari özellikleri içinde barındıracak şekilde yapılmış olmalıdır. Bizim hastanelerimiz hastane mimari çözümlerine uygun olarak inşa edilmiştir. Bütün yoğun bakım ve ameliyathanelerimiz hep filitreli iklimlendirme sistemleri ile donatılmıştır. Isıtma ve soğutma genellikle çift serpantinli mevsime göre hastanın bulunduğu yerden isteğine göre değiştirebildiği standarttadır. Steril alanlarda anti statik ve anti bakteriyel duvar ve taban kaplamaları kullanılmıştır. Hasta katlarında ve duvarlarda kendi kendini temizleyebilen nano teknolojik boya ürünleri, kapılar ve oda mobilyalarında anti statik-bakteriyel kaplamalar kullanılmaktadır. Hasta yataklarında hijyen ve hasta güvenliğini en üst düzeyde sağlayan hastanın yatağını ve odasını kolayca kontrol edebildiği yataklar tercih edilmiştir. Bütün zeminler derzsiz ve eksiz kaliteli PVC malzeme ile kaplıdır. Hasta dolapları ve banyosunda hasta ve refakatçisinin hizmet veren personelin hareket ergonomisine uygun kolaylıklar uygun genişlikte hazırlanmıştır. Hastanelerimizde kullanılan renkler genellikle hastayı rahatlattığına inanılan pastel tonlardadır. Hastanelerimizde hastanın ve yakınlarının huzurunu sağlamak üzere gürültü kontrolü yapılmaktadır. Sağlık hizmetinde konforun önemli ögelerinden biri de kaliteli ve sterilizasyon kurallarına uygun cihaz ve malzeme kullanımıdır. Yapılan anketlerde insanların hastanelerle ilgili algılarının öncelikle fiziki altyapı, cihaz teknolojisi ve hekimler hakkındaki tavsiyelerle oluştuğu, hasta olarak hastaneye geldiklerinde ise ilgi ve güler yüzle yararlı sağlık hizmetinin öne çıktığını görüyoruz. Hastalık halini ve ihtimalini dışlama davranış kalıbının bunda etkisi olmalıdır. Bu nedenle hastalar bireysel olarak hizmet alırken fiziki iç ve dış görünümü, bakım ve temizlik hizmetlerindeki etkinlikle değerlendirmektedirler. Hastanelerimizde fiziki altyapıda yoğunluk sebebiyle yorulan yıpranan alanlar en kısa sürede yenilenmektedir. Bütün alanlarda temizlik ve hijyen, tıbbi atıkların kontrolü, enfeksiyon kontrol komitelerimizin denetiminde profesyonel ekiplerle sağlanmaktadır. Hastanelerimizde kullanılan bütün tekstil ürünleri hijyenik tesislerde temizlenmekte ve servise verilmektedir. Ayakta ve yatarak tedavi gören hastalarımıza sürekli olarak anket uyguluyoruz. Hastanelerimizdeki fiziki koşulların genellikle yeterli olduğu görüşü hakimdir. Hastanelerde perdeler, otellerdeki ve evlerdeki kullanım amaçları dışında çoklu odalarda hasta mahremiyeti bakımından ve ses emici özelliği sebebiyle tercih edilmektedir. Yatarak hizmet verilen hastaların kullandığı tekstil ürünleri, hizmetin doğası gereği insan sıvıları, ilaçlar, dezenfektanlar ve yiyecek artıkları gibi biyolojik ve kimyasal maddelerle kirlenmekte ve sık sık değiştirilmesi gerekmektedir. Bu kirlerden bazıları aynı alanda birleştiğinde çıkarılması mümkün olmayan lekelere neden olmaktadır. (Klorohixydin ile serum gibi.) Bu nedenle hastanelerde kullanılan tekstil ürünlerinin bu amaçla üretilen özel kumaşlardan yapılması, hijyenik şekilde yıkanması, ütülenmesi gerekir. Eskimiş yırtılmış, lekeli, yamalı, ölçüsüz, ütüsüz, sert tekstil ürünleri hastaların konfor algılarını çok olumsuz etkiler. Hastanelerimizde hasta banyolarında, muayene masalarında tek kullanımlık (disposable) ürünler kullanılır. Toz ve akarlardan korunmak için halı vb. havlı ürünler bulunmaz. Başlangıçta belirttiğimiz gibi hastane mimarisi hastaların hizmete kolay ulaşabileceği şekilde düzenlenmiş olmalıdır. Hastanelerimizde zemin katlarda genellikle ayakta tedavi ve acil üniteleri 1. katlarında laboratuar radyoloji (teşhis merkezleri) bulunmaktadır. Hasta ve yakınlarının beklemelerine dinlenmelerine uygun mekanlar yaratılmıştır. İç mimaride sade fakat fonksiyonel bir anlayış benimsenmiştir. Hastalık ve hastanelerde geçirilen süre insan yaşamının en sıkıntılı dönemlerinden biridir. Bu yüzden olsa gerek hastaneler için ‘muhtaç etmesin, yokluğunu da vermesin’ diye dilekte bulunuruz. Hastalık hiç kimse için istenen bir şey değil, ancak bir o kadar da hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olduğundan, bu dönemin her bakımdan en az sıkıntı ile atlatılmasında hastanın rahat ettirilmesi, hastalığı dışında ilave faktörler nedeniyle rahatsız olmaması edilmemesi gerekir. Bu bakımdan hastanın kendisini bir otelden çok evindeki gibi hissetmesini sağlamak hasta ve yakınlarını olumlu etkilemektedir. Renklerin ve kokuların insanlar üzerinde patolojik etkileri olmaz. Dolayısıyla örneğin safra kesesinde taş olan bir hastaya uygun renklerle bezenmiş bir çevrede, uygun müzik dinleterek tedavi edemezsiniz. Renk, koku, müzik gibi faktörlerin psikolojik etkileri olur, hastalık nedeniyle psikolojisi bozulmuş, yaşama sevinci geçici olarak azalmış kişiye olumlu motivasyon tesiri olur, bu suretle iyileşme süreci hızlanır. Kamu hastanelerinde genellikle ilaç ve dezenfektan kokusundan şikayet edilir. Özel hastanelerde hastane kokusu tabir edilen koku olmaz. Hijyen olmadan sağlık hizmeti olmaz. Hastayı iyileştirmek yerine sağlığını daha da bozan bir kontaminasyon ortamı oluşur. İklimlendirme denilince üç önemli kavramdan bahsetmiş oluyoruz. Sıcak hava, soğuk hava ve nem oranı. Hareket halindeki hava doğal bileşimi içinde çeşitli partikülleri de taşır. Bu partiküller ameliyathane yoğun bakımlara ulaşmadan tutulması gerekir ki hastalarda enfeksiyona sebep olmasın. Yine ameliyathanelerde asılı partiküllerin atılması için laminar flow, hepa filitre gibi özel hijyenik klima sistemleri tesisi edilir. Enfeksiyon hastalarının yattığı özel odalarda enfeksiyonun başka alanlara dağılmasını engellemek üzere negatif basınçlı klima sistemleri kullanılır. Bu altyapı, tedaviyi gerçekleştiren ekip tarafından hastaya ve yapılan işleme göre uygun oranlarda kullanılır. Fiziki altyapı ve otelcilik hizmetleri özel hastanelerle devlet hastaneleri arasındaki geleneksel farklardan biridir. Devlet hastanelerinin ölçek büyüklüğü ve hizmet verdiği hasta sayılarına bakıldığında yenileme çabalarının kısa zamanda sonuç veremeyeceği görülmektedir.
Nihal YAZAN/Hastane Dergisi