7 Eylül 2024, Cumartesi
spot_img
Ana SayfaDernekten HaberlerHekim Sorumluluğu ve Komplikasyon

Hekim Sorumluluğu ve Komplikasyon

Ya komplikasyonlar ne olacak?

Yargıtayın, tıbbi kurallara uygun davranılsa bile hastanın zarar görmesi durumunda hekimi sorumlu tutan kararını değerlendiren hukukçular, “komplikasyon” kavramının göz ardı edildiğini savundu

Helin Aygün / Ankara

Yargıtay, “tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte hastanın zarar görmesi durumunda hekimlerin sorumlu tutulacağına” karar verdi. Bu yöndeki kararların hekimleri defansif tıbba doğru itebileceği belirtilirken, hukukçular Yargıtay’ın kararını yorumladı. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Hakeri, bu görüşün “komplikasyon” kavramını ortadan kaldırdığına dikkat çekerken, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök ise, asıl konuşulması gerekenin, hekimi kusurlu davranmaya götüren süreç ve bu süreçteki olumsuz faktörler olduğunu söyledi. İnternetteki hekim gruplarında da tartışılan kararla ilgili olarak, “Hekimler hastaları iyileştirmekle değil, tedavi etmeye çalışmakla, bu konuda ellerinden geleni yapmakla yükümlüdür. Bir hekim her şeyi doğru yapsa dahi bazen beklenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir. Yakında hiçbirimiz hekimlik yapamayacak hale geleceğiz” yorumları yapıldı.

Sezaryenden sonra ölen hastanın yakınları dava açtı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, doktorları ufak bile olsa tüm kusurlarından sorumlu olduğuna dair karar vermesine yol açan olaylar şöyle gelişti:
Mersin’de yaşayan S.H. özel bir hastaneye yatarak sezaryen ile doğum yapmak istedi. Ameliyat sırasında beyin fonksiyonları duran ve komaya giren S.H.’nin anestezi uzmanı olan doktorun kusurlu davranışları nedeniyle komadan çıkamadığı iddia edildi. S.H.’nin babası, eşi ve kardeşleri toplam 100 bin YTL’lik maddi ve manevi tazminat talebi ile doktor ve hastane aleyhine tazminat davası açtı. Davanın görüldüğü Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, toplam 27 bin 500 YTL’lik tazminatın taraflara ödenmesi gerektiğine karar verdi. Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi verdiği emsal kararda, gerekli özeni göstermeyen hekimin görevini ifa etmemiş sayılacağı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif dahi olsa sorumluluğunun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu, tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yöntemini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir tercih yaparken de hastasının ve hastalığının özelliklerini göz önünde tutmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı, en emin yolu seçmelidir. Gereken özeni göstermeyen doktor, görevini ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor sorumlu tutulmalıdır.”

Komplikasyon kavramını ortadan kaldırıyor
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Hakeri, Yargıtay kararındaki, “Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor sorumlu tutulmalıdır” şeklindeki görüşü eleştirdi. Bu görüşün çok yanlış olduğunu ve tıp hukukunun temel prensiplerini alt üst ettiğini dile getiren Hakeri, “Karar basına doğru aksettirilmişse, bu görüş ‘komplikasyon’ kavramını ortadan kaldıran ve dolayısıyla tıp hukukunda ‘kusursuz sorumluluk’a gidişi gösteren bir görüşü yansıtmaktadır ki, kanımca tıp hukukunda kusursuz sorumluluk her hal ve şartta kabul edilemez” diye konuştu.

Kamu ve özeldeki hekimin sorumluluğu farklı
Mahkemelerin, kamu görevlisi hekimler ile özel hastanelerde çalışan hekimler arasında bir ayrım yaptığını belirten Hakeri, özellikle kamu görevlisi hekimlerin sorumluluğu noktasında Danıştayın verdiği birçok kararda, tıp mesleğinin rizikolar içerdiği ve bu nedenle hekimin ancak “ağır kusurundan” dolayı sorumlu tutulması gerektiğine ilişkin belirlemeler olduğunu vurguladı. Hakeri, “Buna karşılık Yargıtay özellikle özel statüde çalışan hekimler ile ilgili olarak verdiği kararlarında hekimin ‘en ufak kusurundan’ dahi sorumlu tutulması yönünde birçok görüş belirtmektedir. Esasen gerek öğretide ve gerekse uygulamada özel statüde çalışan hekimlerin tazminat sorumluluğu belirlenirken, kamu görevlisi hekimlere nazaran daha geniş düşünülmesi gerektiği kabul edilen bir görüştür. Özel sektör olarak çalışan ve hastasından ekstra ücret talep eden bir kurumun, özen yükümlülüğü konusunda daha sert kriterlere tabi olması genel kabul gören bir husustur” dedi.

Yargıtay’ın bu olayda verdiği kararın bu yönüyle haklı olduğunu ancak, Danıştayın kamu görevlisi hekimler bakımından verdiği ve ağır kusuru aradığı kararları ile çelişkili olduğunu ifade eden Hakeri, şöyle devam etti:
“Her iki grup hekim de kusurun ağırlığı ne olursa olsun sorumlu tutulmalıdır. Ancak tazminat miktarı belirlenirken özel hekimler açısından daha geniş düşünülürken, kamu görevlisi hekimler bakımından daha dar düşünülebilir. Kaldı ki, bir kimse üzerinde zarara neden olan kişi kim olursa olsun, en ufak kusurundan dahi sorumlu tutulması bütün hukuk düzenlerinde kabul gören genel geçerli bir ilkedir. Bu bakımdan hekimlerin ayrı tutulması düşünülemez.”

Hekimler defansif tıbba yönelecek
Prof. Dr. Hakan Hakeri, son dönemde hekim sorumluluğu konusunun çok önem kazanmaya başladığını ve ülkemizde de hekimlerin artık yüksek tazminat miktarları ile karşı karşıya kaldığını söyledi. Ancak bu durumun hiçbir zaman ABD`de olduğu kadar abartılı olmayacağını ifade eden Hakeri, şunları kaydetti:
“Bu nedenle, her ne kadar defansif tıp konusunda bir eğilim zaman içinde gelişebilecekse de hekimlerin daha özenli davranmaları, yasal sorumluluklarını öğrenmelerini ve mesleki sorumluluk sigortası yapmalarını sağlayacağı için de olumlu olacaktır. Hekimlerin zamanla sorumluluk iddiası ile karşı karşıya kalmamak bakımından bazı riskli müdahaleleri reddetmeleri söz konusu olabilecekse de unutmamak gerekir ki, özellikle acil hastalar bakımından acil müdahale zorunlu iken, hastanın başka bir kuruma veya hekime sevki hekimin ayrıca sorumluluğunu gerektirebilecektir.

Benim Türkiye`nin hekim sorumluluğu konusunda uçsuz bucaksız mecralara kayacağı konusunda kaygım yok. Türkiye`de henüz yeni olan tıp hukuku gelişmektedir. Yargıtayın son dönemdeki kararları esasen bütün uygar ülkelerdeki kararlarla paraleldir. Ancak kusursuz sorumluluğun kabulü kesinlikle doğru olmayacaktır ve bu durum hekimleri kesinlikle defansif tıbba yöneltecektir. O nedenle yüksek mahkemelerimiz kusursuz sorumluluk gibi çok tehlikeli bir yola girmemeli ve böylece hasta hayatına daha önem verdiklerini göstermelidirler.”

Kusura götüren süreç önemli
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök ise, yargı kararları bağlamında konuşulması gereken esas konunun, hekimi kusurlu davranmaya götüren süreç ve bu süreçteki olumsuz faktörler olduğunu söyledi. Kök, “O nedenle öncelikle tıp fakültelerinde eğitim-öğretim kalitesi, uzmanlık eğitiminde yaşanan sorunlar, sağlık kurumlarının olanakları arasındaki eşitsizlikler, bireysel performansın artırılmasına yönelik politikalar, düzenlenen bilimsel toplantılarda sosyal programların öne çıkması, küreselleşen dünyada insanın değerinin tüketime endekslenmesi konuşulmalıdır” dedi. 2000 yılından bu yana yaşanan süreçte hekim-hasta ilişkisinin dar anlamda hekim hataları, tıbbın kötü ve hatalı uygulanması boyutunda tartışıldığını anımsatan Kök, hekim-hasta ilişkisinin tartışma boyutunun çok geniş kapsamlı olduğunu kaydetti. Kök, şunları dile getirdi:
“Bazı gerçekler vardır ki bunu herkes kabul etmek zorundadır. Mesela, hekimlik en zor mesleklerden biridir, belki de en zorudur. Zorluğu insan yaşamı ve yaşamın kalitesini birinci sıradan belirleyen sağlıkla uğraşmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir gerçek ise çağdaş hukuk anlayışına göre herkes kendi kusurundan sorumludur. Bu bağlamda mesleğini icra ederken hekim de kusurundan sorumludur. Nitekim, gerek ceza hukuku yönünden gerekse borçlar hukuku yönünden yaptırımın belirlenmesinde kusur esas unsurdur.”

Sonuçta hasta davranışı da etkili
Hekimlik uygulamalarında sonucun sadece hekimin tavrı ile belirlenmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Kök, tanı ve tedavi için kullanılan tıbbi aletler, tıbbi müstahsarlar, tedavi sürecine katılan yardımcı personelin tutum ve davranışı, hatta hastanın ve hasta yakınlarının davranışının neticenin ortaya çıkışında önemli olduğunu ifade etti. Kök, bu nedenle özellikle ölüm olgularında sonuca etki eden faktörlerin belirlenmesinde işin ehli adli tıp uzmanlarınca yapılmış bir otopsi işleminin oldukça önemli olduğunu bildirdi.

Yargıtay’ın bu ve buna benzer kararları hekimlerin “defansif tıp” anlayışına yöneltip yöneltmeyeceğinin belli olmayacağını belirten Kök, “Kişileri köşeye sıkıştırdığınızda kendine göre mutlaka bir hal çaresi arayacaktır. Bu çıkış noktalarından birisi hekimlerin özellikle risk alma konusunda tereddüt göstermeleridir. Ancak, şu da bilinmelidir ki yasaların hekime verdiği yetkinin zamanında kullanılmaması da sorumluluk doğurur. Bu nedenle bence yapılması gereken, kusurlu davranışı olan hekime uygulanacak bireysel yaptırımdan ziyade hekimi kusurlu davranışa götüren sürece ve bu süreçteki faktörlere müdahale etmektir” dedi.

Medimagazin

ÖZEL HASTANELER PLATFORMU

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Most Popular