Sağlık hizmetlerinin “olabilecek en güvenli ve en hızlı erişilen niteliklerde olması” hedefi dünyanın her yerinden hastalar tarafından her zaman vurgulanmakta olan başlıca konudur.
Bu ve benzer hasta güvenliğine ilişkin talepler, bütün sağlık hizmetleri sistemleri için çok belirgin bir uyarı içermektedir. Ülkeler, bu uyarıları anlamak için büyük çaba harcamaktadırlar. Bu amaçla da her ülke kendi ihtiyaçlarını karşılayacak, hastaların güvenliğini sağlamaya en fazla yardımcı olacak sistemleri kurmak ve geliştirmek için çalışmaktadırlar. Hastaların kendilerini daha fazla güvende hissetmelerini sağlayacak olan sistemlerin kurulması çabaları ulusal ve uluslararası düzeyde bir hak olarak algılanmaktadır.
Küresel olarak hasta güvenliği konusunda ulusal ve uluslar arası düzeyde atılan adımlar bir ivme kazanmıştır. Sağlık hizmetleri alanında planlama ve kamu politikası oluşturma sürecinde yetki sahibi olan kişi ve kurumlar, dünya genelinde hasta güvenliği başlığını bir öncelik olarak belirlemektedirler.
Buna karşın, bu alanda yapılanları daha ileriye taşıma noktasında konu, son derece zorlayıcı ve ivedilik arz eden özelliklere sahiptir. Yapılan tedavilerdeki hatalar coğrafyalarla sınırlı olmaması konuyu küreselleştirmektedir. Yoksul ya da zengin, gelişmiş veya gelişmemiş hiçbir ülke kendisinin, hasta güvenliği konusunda karşılaşılan tüm sorunları çözmüş bir sistem içerisinde sağlık hizmeti veriyor olduğu iddiasında bulunamaz.
Hasta güvenliğinde iyileşme sağlanması için hastaların karşılaşabilecekleri risklerin azaltılmasına yönelik dikkatli bir şekilde tasarlanmış programlara ihtiyaç vardır. Tıbbi yanlış uygulamaların önlenmesi, tıbbi yanlış uygulamaların raporlanması, tıbbi yanlış uygulama sonucu ortaya çıkan yan etkilerin önlenmesi, hasta ve yapılan tedavi üzerindeki olumsuz etkilerinin (tıbbi, sosyal, ekonomik, psikolojik) hızlı bir şekilde giderilmesi ve gelecekte hastaların başına gelmesi muhtemel sorunların en aza indirilmesi çalışmaları için tamamlayıcı eylemlere gereksinim bulunmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması için ise sağlık hizmeti sağlayıcılarının, sağlık çalışanlarının, sağlık mevzuatının ve nihai olarak sağlık sisteminin bir bütün olarak değişimine gereksinim vardır.
Konusunda yetkin (uzman), vicdan sahibi, dürüst ve yaptığı işlemler konusunda kendinden emin, sağlık hizmetlerinde en ön cephede kararlı olarak çalışan sağlık çalışanları ordusunun iyi yetiştirilmesine, yetişmiş olanların da sürekli eğitimine ihtiyaç vardır. Bu, aslında en hayati konudur. Hasta güvenliğinin sağlanmasında sağlık çalışanlarının eğitilmesi gereken pek çok farklı alan mevcuttur. Hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla sağlık çalışanlarına, çok farklı alanlarda eğitim verilmesinin gerekmesi eğitim faaliyetlerinin en önemli güçlüğüdür.Ülkemiz açısından bu konuda bir örnek verecek olursak: Sağlık Bakanlığı tarafından 2009 yılında hazırlanan Özel Hastaneler Kalite Standartları Rehberinde hasta güvenliği açısından sağlık çalışanlarına verilmesi gereken 22 farklı konu belirlenmiştir.
Hasta güvenliği konusunda küresel çapta yürütülen çalışmalar geliştikçe, yeni sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların üzerinde sırasıyla duracağım.
İlk önce, hasta güvenliği sorununun boyutunun büyük olduğuna ilişkin farkındalığı yükseltmeye ve bu konuda eyleme geçileceği hakkında politik kararlılık ve politika yapıcıların taahhüt vermesine gerek vardır. Hasta güvenliği gerçekten de büyük ve önemli bir sorundur ve karşı karşıya olunan risk sağlık hizmetlerinin pek çok yönü ile ilişkilidir. Güçlü ve sözüne sadık bir liderlik yönetiminde yapılacak çalışma olmaksızın hasta güvenliği hareketi başarıya ulaşamayacaktır. Ancak bu şekilde başlatılacak olan hareketin hızla gerekli yasal, teknik ve idari alt yapısı hazırlanarak kurumsallaştırılması gerekmektedir. Aksi takdirde politik kararlılığın azalması veya kaybolması halinde hareket sekteye uğrayabilecektir. Bu konudaki politik kararlılık sadece işin başlatılması için gerekli değildir. Başlatılan sürecin devamı açısından da bu kararlılığın azalmadan devam etmesi gereklidir.
İkinci olarak, hasta güvenliğinin sağlanmasına yönelik bilgi toplama ve raporlama sisteminin kurulması, bu sistemin geliştirilmesi ve sağlıklı işlemesinin sağlanmasına gerek vardır. Bu kapsamda oluşturulacak olan raporlama-bildirim sisteminin ulusal bir raporlama-bildirim sistemine duyulan ihtiyaç kadar gerektiğinde uluslararası raporlama-bildirim sistemlerine uyum sağlayabilecek özelliklerde olması gerekir.
Üçüncü olarak, örnek olaylar ve bilgileri elimizde bulunan güvenlik sorunlarının çözümlerine yönelik uygulamalar ve projeler üretmek gereklidir. Şaşırtıcı olan şudur ki sadece farklı ülkelerde değil ülke sınırları içinde bile aynı tip hatalarla kendini tekrar eden vakalar meydana gelmektedir. Bilinen risklerin giderilmesi için adımlar atılmasına işaret etmek genelde çok zaman alan, yavaş ilerleyen ve uygulamada oldukça zayıf kalan bir süreç olarak tecrübe edilmektedir.
Üçüncü olarak, zaman içerisinde ortaya çıkan yeni sorun ve bunların çözümlerinin tanımlanması gerekir. Giderek artan çabaya karşın, riskleri tarayan ve hasta güvenliğine ilişkin sorunları ortaya çıkaran sistemler hala emekleme devresindedir. Bazı ülkelerde kimi vakalar sağlık çalışanları tarafından rapor dahi edilememektedir. Ülkemiz açısından durum incelendiğinde henüz bir tıbbi yanlış uygulama bildirim sistemi oluşturulmadığını görülmektedir. Sağlık kurumlarının ve hastaların ihtiyacı olan tıbbi hata raporlama veya izleme sistemi kurulması sağlık sisteminin üzerinde ivedilikle durması gereken konular arasındadır.
Hâlihazırda hasta hakları konusunda uygulama yapılan kurum veya kuruluşlarda, hasta ve hasta yakınlarında ve sağlık çalışanlarında öğrenme kültüründen daha güçlü bir suçlama kültürüne sahibiz. Suçlama ve cezalandırma, hasta güvenliğini önler ve iyileştirilmesi konusunda zarar verir. Bu nedenle sağlık hizmeti sunan küçük büyük her kuruluşun hastalarını dinlemeyi öğrenmesi, çalışanlar için de dinleme becerisinin geliştirilmesine önem vermesi gerekmektedir.
Sorunların saptanması amacıyla oluşturulmuş sistemlerin olmaması veya uygun olmayan sistemlerin kullanılması, ya da sistemlerin sağlıklı işlememesi hasta güvenliğinin önemi konusunda toplumsal ve bürokratik algılamamızın tamamlanmadığını veya sınırlı kaldığını göstermektedir. Eğer etkin çözümlere ilişkin tasarımlar geliştirmek hedefini taşıyorsak, bilgi edinmek bizim mutlaka sahip olmamız gereken bir husustur. Bilgi, hasta güvenliğinin tehditlerinin düşmanıdır.
Dördüncü aşamada ise, hastalarla giderek geliştirmek zorunda olduğumuz bir işbirliğini hayata geçirmek olmalıdır. Sağlık hizmetleri sunan kurum ve kuruluşlar genellikle ciddi bir olay başa geldikten sonra, hastalarla ve onların refakatçileri ile oldukça şiddetli bir kapsamda savunmaya geçen konumda bulunmaktadırlar. Hasta ve yakınlarına oldukça nadir olarak riskler ve karşılaşılmış bulunan sorunlar hakkında geri bildirimde bulunmaları istenir ya da soru sorulur. Hastaların sahip olduğu bilgi ve sağduyu nedense etkin olarak işlevsel hale getirilememektedir.
Sağlık hizmetleri sektöründe çalışan ve yer alan her sağlık çalışanın kendi üstüne düşeni yapmasına ihtiyaç vardır. Bireysel veya kurumsal düzeyde belirlenmiş olan hedefler çok yüksek olmayabilir ancak daha güvenli tedavi seçime bağlı bir durum değildir.
Kendi sağlıklarını kurmuş olduğumuz sağlık sistemine güvenerek teslim eden her bir hasta için güvenli tedavi en doğal haktır. Sağlık çalışanları bu hakkın korunması ve geliştirilmesinde de birinci derecede sorumluluk sahibidir. Bu yaklaşımın benimsenmesi halinde sağlık çalışanlarının hasta güvenliği ve hasta haklarının en önemli savucusu olmaları da kaçınılmazdır. Hasta güvenliğinin sağlık çalışanları için bir çatışma konusu olmaktan çıkartılması ancak bu anlayışın yaygınlaştırılması ile mümkündür.
Hasta güvenliği için küresel mücadele kapsamında yapılması gerekenlere ilişkin görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim.
Şimdilik sağlıcakla ve güvende kalın.
UZM.SÜLEYMAN DEMİREL
http://www.suleymandemirel.com.tr