“Kamu, özel sektöre ‘sınıflandırma modelini’ dayatıyor”
Dr. Seyit KARACA
Dr. Seyit Karaca Kimdir?:
1965 yılı Konya’nın Kayadibi Köyü’nde doğdu. İlk, orta, lise ve yüksek öğretimimi Konya’da tamamladı. Mecburi hizmeti Batman’da, askerliğini Kıbrıs Güzelyurt’ta yaptı. 16 yıl kamuda hem hekimlik hem de çeşitli kademelerde idarecilik görevlerinde bulundu. Yaklaşık 20 yıldır özel sağlık sektöründe çalışıyor.
Dr. Seyit Karaca, , 10 yıldır Konya Ticaret Odası’nda Meclis Üyeliği ve yöneticilik, halen Meclis Başkanlığı görevini sürdürüyor. 2008 yılında TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclis Başkanlığı görevine seçildi. 17 Mayıs 2010 tarihinde yapılan yeni genel kurulda, oy birliği ile yeniden başkanlığa seçildi.
Çeşitli mesleki ve sosyal dernek ve vakıflarda üye olan Dr. Karaca, evli ve dört çocuk babasıdır&hellip
Dr. Seyit Karaca ile özel sağlık sektörünü, sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.
TOBB TÜRKİYE SAĞLIK KURUMLARI MECLİSİ BAŞKANI DR. SEYİT KARACA:
– “Kamu, özel sektöre ‘sınıflandırma modelini’ dayatıyor”
– “SGK’nın hizmet fiyatları reel maliyetleri karşılamaktan çok çok uzaktır”
– Sektörde insan kaynağı dağılımında şu anda kamu lehine bir kayma olacak gibi görünüyor. Bu durumda da sektörde hekim ücretleri işletmeler aleyhine gelişebilir.”
– “Özel Hastaneler Platformu, kuruluşundan bu yana, özel sağlık sektöründe, hem üyeleri hem de üyesi olmasa da, sektör temsilcilerinin sıkıntılarını çözmeye odaklanmış önemli bir derneğimizdir.”
- Başkanlık görevini yürüttüğünüz TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclisi nedir? Nasıl oluşmuştur?
TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclisi yeni sayılabilecek bir tarihte, Mart 2008’de kurulmuş bir Meclis’tir. Dayanağını da TOBB Kanunu’ndan alan bir kuruluş öyküsü vardır. Tüm sektörlerde olduğu gibi, sağlık sektöründe de, TOBB ‘un vizyon ve misyonu ile hareket ederek güncel sektör sorunlarına çözüm bulma adına çalışmalar yaparken, gelecekte yaşanabilecek sıkıntılar açısından da çözüm üretme görevi vardır. Sektörde söz sahibi kuruluşların temsilcileri, odalarda sektörde temsilci konumunda bulunan temsilciler ve sektörün doğrudan ilişkide bulunduğu Bakanlık temsilcilerinden oluşan bir yapısı vardır. Toplam 40 kişiden oluşmaktadır.
- TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclisi kuruluşundan bu yana ne gibi çalışmalar yapmıştır?
Oldukça manidar buluyorum ben bu soruyu. Çünkü Meclisimiz kurulduğu anda kucağında GSS Kanunu Yasa Tasarısı’nı buldu. TBMM Genel Kurulunda sektörün bazı maddelerine şiddetle karşı çıktığı bu yasa tasarısının kanunlaştırma süreci başlamıştı. Sektörün, şimdiye kadar önemli çalışmalara imza atmış diğer aktörleri sivil toplum örgütlerimiz derneklerimizle işbirliği halinde, sektör için oldukça sıkıntı doğuracağını düşündüğümüz bu maddelere ilişkin tashih çalışmaları başlattık. Bu çalışmalar neticesinde, sektör için tam arzulanan sonucu sağlayamasak ta kötünün iyisi diyebileceğimiz bir senaryonun gerçekleşmesini sağlayabildik. Kanundan hemen sonra geliştirilen ikincil mevzuat, % 30 katılım payı sınırlaması gibi başka sorunları karşımıza getirmiştir. Bu hususla ilgili çalışmalarımız bu güne kadar devam etmiştir. Temelde katılım payının sınırlanmasına karşı olduğumuzu bu vesile ile bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bu çalışmaların neticesi olarak kamunun bizlere dayattığı ‘Sınıflandırma Modeli‘ ile karşı karşıya kaldığımızı da belirtmek isterim. Sektör sorunlarına ilişkin yaptığımız çalışmalar neticesinde, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın sektörle ilgili kurulan komisyonlarında sektörü TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclisi temsil etmektedir. Bu çalışmaları yaparken de dikkat ettiğimiz en önemli husus, sektörü bu güne kadar bir arada tutan ve sektör için oldukça önemli görevler ifa eden derneklerimizle uyum içerisinde çalışmaktır. SUT ile ilgili çalışmalar ve Global Bütçe konusundaki çalışmalar da yine Meclisimizin yaptığı önemli çalışmalardandır.
- Hastanelerin sınıflandırılmasına ilişkin kurulan komisyonda özel sektörü temsilen çalışmalara katılıyorsunuz. Sınıflandırma da bugüne kadar hangi aşamaya gelindi? Bundan sonra ne tür çalışmalar yapılacak?
Sınıflandırma konusu, sektörden hizmet alan hastalarımızın aldıkları hizmetin kalitesinin artmasını sağlamak dışında, sektör için arzu edilen finansman sıkıntısına çözüm olma görevini ifa etmekten oldukça uzaktır. Bunun da başlıca 2 nedeni vardır. Birincisi, sektör sadece kendisi ile değil sektörün en önemli parçalarından kamu ile de rekabet etmek durumundadır. İkincisi ise, SGK’nın hizmet fiyatları reel maliyetleri karşılamaktan çok çok uzaktır. Özellikle rekabet unsurundan dolayı fark alım politikasını değiştirmeyen hastaneler oldukça zor durumdadırlar. Değiştirip farkı artıran hastaneler içinse zaten reel maliyetler anlamında gerçeği yansıtmaktan uzak bedellerle karşı karşıyayız. Sadece gruplandırmadaki yerlerine itiraza odaklanan sektör de, asıl hedeften uzaklaşmamalıdır. O da, reel maliyet hesabı ve buna bağlı olarak hizmet fiyatlarının revizyonu, ayrıca fark alınmasına ilişkin kanuni düzenlemelerle fark konusunun tamamen serbest bırakılmasıdır. Bu açıdan, şu anda sınıflamayı çok fazla da önemsemiyorum. Son hukuk kararları ile vakıf üniversitesi hastaneleri de kapsam dışı kalınca sınıflama da Nasreddin Hoca’nın fıkrasındaki kuşa döndü zaten.
- Aynı zamanda Planlama Komisyonu üyesisiniz. Komisyon hangi amaçla kuruldu ve hangi konular üzerinde çalışmalar yapmaktadır? Siz özel sektör temsilcisi olarak komisyondan beklentileriniz nelerdir?
Planlama komisyonunda sektör meclisini temsilen bulunan 2 üyeden birisiyim. Sektörün özellikle 2008 Şubat ayında yayınlanan yönetmelik değişiklikleriyle ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçlarını görüşmek, mevzuatında da belirtildiği gibi kamu dâhil tüm ülkede sağlığın planlamasını yapmaktır. Şu anda işleyiş itibariyle sadece özel sektör planlaması yapan bir komisyon durumundayız. Ancak, son toplantılarda, tüm sağlığın planlanması gündemimizde daha fazla konuşulur hale gelmiştir.
- Yapılan planlama çalışmaları sonrasında çok sayıda Tıp/Dal Merkezinin satılması ve diğer illere taşınması söz konusu. Burada Planlama Komisyonu ne şekilde bir değerlendirme yapıyor?
Taşınma veya birleşmelerde, komisyonun geliştirdiği ve ortaya koyduğu prensipler çerçevesinde izinler veriliyor. Bizim sektörün özel tarafı olarak bakış açımız şu oldu: Bu zamana kadar yapılan açılımlar nedeniyle yatırım yapmış bulunan sektör temsilcilerinin, çeşitli nedenlerle işletme sıkıntısına düşmeleri nedeniyle kapatma veya satma kararı almaları halinde hiç olmazsa zararlarını azaltıcı yönde, uygulamayı kolaylaştırıcı tarzda hareket etmemiz gerekir. Tabi bu arada da suistimal etmek isteyenlere karşı da, işi piyasalaştırmamak gibi ince bir noktaya da dikkat etmemiz lazım. İller arası taşınma veya birleşme taleplerinde, hekim kadroları açısından çok yoğundan az yoğuna gidişlere izin veriliyor. Ancak, yoğunluk bakanlıkça hazırlanan cetvellerde % 100 ve üzeri ise taşınmalara izin verilmiyor.
- Tam Gün Yasası’nın özel sektöre ne tür bir etkisi olacak?
Özellikle büyük illerde, öğretim üyelerinin part-time hizmet verdiği hastanelerimizde hekimlerimiz hastanelerimizi tercih etmezse, ciddi hizmet aksamaları olabilir. Bazı özellikli hizmetler açısından bu konuyu dikkate değer olarak görüyorum. Komisyonda bu durumda olan hastanelerimiz kadrolarının tam kadroya kişiye bağımlı olmadan çevrilmesi ile ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıyoruz. Genel anlamda, sektörde insan kaynağı dağılımında şu anda kamu lehine bir kayma olacak gibi görünüyor. Bu durumda da sektörde hekim ücretleri işletmeler aleyhine gelişebilir.
- Sektörde yer alan derneklerin misyonunu ve çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle, kamu sigortalılarının özel sektörden hizmet almaya başlamaları ile ilgili derneklerimizin yoğun ve önemli gayretleri olmuştur. Bu husustaki süreç SGK yapılanmasına doğru gittikçe derneklerimizin aracılık fonksiyonu ortadan kalkmış gibi görünüyor belki, ama sektöre çeki-düzen verme, sektörün işletmecilik kalitesinin artmasına yönelik çok ciddi programlara imza atıldığını, eğitimlere ağırlık verildiğini görüyoruz. Bu çalışmalar da, finansman ve işletmecilik açısından sıkıntı yaşayan sektöre önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca, dernek temsilcilerinin, meclisimizde de yer almaları nedeniyle, eş güdüm içerisinde her sorunumuza beraber çareler geliştirmeye devam edeceğiz.
- Özel Hastaneler Platformu’nun çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖHPD, kuruluşundan bu yana, özel sağlık sektöründe, hem üyeleri hem de üyesi olmasa da, sektör temsilcilerinin sıkıntılarını çözmeye odaklanmış önemli bir derneğimizdir. Meclis çalışmalarımıza da önemli kakılar sağlamaktadır. Son dönemde eğitim çalışmalarına odaklandığını görüyorum. Bu konu şu açıdan son derece önem arz ediyor. Kar marjlarının iyice azaldığı bir ortamda, SGK kesintilerini % 1-2 puan bile azaltabilmek, işletmeler açısından büyük önem arz etmektedir. Adeta ek bir finansman kaynağı gibidir.
- Özel sağlık sektörünü önümüzdeki dönemde nasıl bir ortam ve süreç bekliyor. Bu süreçte özel sağlık sektörü neler yapmalı, nasıl bir yol haritası izlemelidir?
Sektörü büyümeye ve temel dinamiklerini yeni oluşturmaya çalışan bir sektör olarak tanımlamak sanırım yanlış olmaz. Ancak sektör açısından milat sayılabilecek bir kaç nokta vardır. En önemli noktalardan bir tanesi Maliye Bakanlığı’nın yaptığı zihniyet devrimi ile, devlet memurlarına, özel hastanelerin ve sağlık kuruluşlarının sosyal güvenlik şemsiyesi altında hizmet alma anlamında yolu açılmıştır. SGK yapılanması ve takip eden uygulamalarla da tüm sosyal güvenlik kurumu mensuplarına bu yol açılmıştır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu sayede, ürettiği hizmete talep noktasında sıkıntı olmadığını gören sektör aktörleri yeni yatırım ve büyüme yarışına girdiler. Finansman modelindeki esneklikte, özellikle sektöre yatırımcı anlamında dışarıdan çok fazla girişler olmasına neden oldu. Risk iştahı, diğer sektörlerde olduğundan daha fazla arttı. Sağlık alanı dışında yatırımları olan ve finansman temini kolay olan firmalar da, çoğu ortaklıklar tarzında da olsa sektöre girdiler. 3-4 yıl içerisinde hızla artan yatırımlar, beraberinde hemen insan kaynağı sıkıntısı başta olmak üzere birtakım problemleri de beraberinde getirdi. Sonuçta da “15 Şubat 2008 kararları” olarak sektör tarihine geçen kararların alınması gündeme geldi. Şu anda da, alınan ara kararlara rağmen, sektörün bu kararların uygulanması esnasında karşılaştığı sıkıntıları çözmeye çalışıyoruz. Planlama İstihdam Komisyonu (PİK) toplantılarında sektörü kısmen de olsa rahatlatacak kararlar alındı ancak, hala sektörün ihtiyaçlarının karşılanmasının çok uzağında olduğumuzu belirtmek isterim. O tarihten bu tarihe, insan kaynağı açısından kamuya önemli ölçüde takviyenin olması da, özel kesim insan kaynağına ilişkin destek verilmesi gibi bir sonucu aslında doğuruyor. Sayın Sağlık Bakanımızın da, birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarına bu yönde olumlu anlamda verdiği mesajlar da bize umut vermektedir. Sektörü, fonksiyon olarak poliklinikler, tıp ve dal merkezleri, görüntüleme ve tanı merkezleri, diyaliz merkezleri, laboratuarlar ve hastaneler olmak üzere kategorilere ayıracak olursak, poliklinikler SGK uygulamaları nedeniyle Sosyal güvenlik kapsamında hizmet vermek açısından şu anda devre dışı kalmış durumdadır. Bu durum işletmelerin sürdürülebilirlikleri açısından son derece tehdit edici bir durumdur. Hiç olmazsa reçete yazma yetkisi bile olsa, bu kurumlarımız yeterli, varlıklarını sürdürebilir finansman temini sağlayabileceklerini belirtmektedirler. Tıp ve dal merkezlerimiz, finans kaynağı anlamında en fazla bağımlı oldukları kurum olan SGK’nın fiyat politikaları nedeniyle sıkıntı yaşamaktadır. Cerrahi uygulama yapabilen merkezlerimiz, yeni cerrahi işlem listesi ile yapabildikleri işlemleri biraz artırdılarsa da, yine de sürdürülebilirlik bu kurumlarımız için de en büyük sorun olarak karşımızdadır. Sektörün bu bölümünde, birleşme veya satma-satın alma işlemleri yaygınlaşmıştır. Görüntüleme ve tanı merkezleri ve laboratuarlarımız da polikliniklerle benzer akıbeti yaşamaktadırlar. Hizmet satın alımı ile ilgili yaşanan hukuki karmaşa da, bu işletmelerimizi ayrıca sıkıntıya sokmaktadır. Fiyat politikası, her kesim için reel maliyetlerden uzak, sürdürülebilirlik açısından son derece yetersiz bir düzeydedir. Fark alımına ilişkin getirilen sınırlamalar, daha sonrasında hastanelerde farkı artırabilmenin yolu olarak bize sunulan sınıflandırma, sektörün en önemli sıkıntılarındandır. Diyaliz merkezlerimiz de, önemli bir hizmet yükü çeken, ancakyaklaşık 6 yıldır hizmet fiyatlarında artışın yapılmadığı, ayrı bir özel hizmet sahamızdır.
TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclisi’nin bundan sonra yapacağı çalışmalara ilişkin bilgi verir misiniz?
Öncelikle, her alanda bu güne kadar izlediğimiz uyumlu ve sorun çözme odaklı, sürekli müzakere masasında kalarak sektör sorunlarını paydaşlarla beraber çözme anlayışımızı devam ettirmek kararlılığında olduğumuzu belirtmek isterim. Ayrıca sektörün yaşadığı anlık sorunlar nedeniyle, proaktif olmaktan çok reaktif bir yöntem izlemek zorunda kaldık. Sektörün geleceğine yönelik politikalar geliştirme açısından proaktif olma gayreti içerisinde olacağız. Sektördeki birlik, beraberlik ve dayanışmayı daha da artırıcı çalışmalarımız sürecek.
Yusuf Ziya ERARSLAN
Özel Hastaneler Platformu
Basın Danışmanı