Uzm. Süleyman Demirel
Hoppala&hellip. Bu da nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Nereden çıktığını özel sektörün dününü, bugününü ortaya koymadan anlamak mümkün değildir. Bu nedenle gelin birlikte özel sağlık sektörünün seyrini özetleyelim. Özel sektörü öfkelendiren, kurumuna, çalışanına, hastasına ve topluma zarar vermemek için sessiz sakin bir şekilde tabii olması gerektiğini düşündüğümüz öfke kontrolü programına neden ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyamaya çalışalım.
Özel sektörün gelişim seyrini sizlere anlatırken, son yıllardaki uygulamaların sektördeki özel kurumların psikolojisine etkisini de paylaşmaya çalışacağım.
1982 Anayasası ulusal sermayeye dayalı sağlık sektörünün oluşmasında milat olarak kabul edilmelidir. Çünkü ilk defa sağlık hizmetlerinin özel sektör eliyle gördürülebileceği ilkesi anayasamıza girmiştir. Bu adımla birlikte 1983 yılından itibaren özel sektör teşvik edilmeye başlanmıştır. Bu teşvikle beraber ulusal sermaye teşvik edilen sektörlerden biri olan sağlık sektörüne kaymaya başlamıştır.
1990’lı yıllar tek kutuplu dünya düzenine geçildiği, çok uluslu şirketlerin yaygınlaştığı, birliklerin ve birleşmelerin yoğun olduğu yıllardır. Ülkemizde de liberal ekonominin güçlendiği yıllardır. Bu yıllarda ülkemizde özel sağlık yatırımlarında ciddi bir artış gözlenir. Bu yatırımlar ağırlıklı olarak orta ölçekli sayılabilecek yatırımlardır.
2000’li yıllar ise tüm dünyada bireysel hak ve özgürlüklerin ön plana çıktığı yıllardır. Bu doğrultuda sağlık hizmet sunumunda kurum-hekim odaklı anlayıştan hasta odaklı anlayışa geçişin yaşandığı yıllardır.
Sağlık alanında yaşanan bu uzun süreç sonunda ortaya çıkan anlayış değişikliği, sağlık hizmet sunumunun tüm ayrıntıları ile yeniden tasarlanmasını gerektirmiştir.
İhtiyaç duyulan sağlık hizmetlerinin tasarlanması yolunda hazırlanan en önemli açılımın Sağlıkta Dönüşüm Programı olduğu 2002 yılında Hükümet tarafından açıklandı. Kamuoyu da bunu kabul etti. Büyük bir hızla uygulamalar başladı. Sağlık hizmet sunumundan sağlık kurumlarının birleştirilmesine, sağlık kurumlarına müracaat sisteminden, hizmet bedeline, çalışma şeklinden çalışanların ücretlerine, sağlık karnelerinden fotokopiye, ilaçların tüm eczanelerden alınmasından zorunlu hizmete kadar birçok yenilikle tanıştı Türkiye. Sağlıkta dönüşüm programı böylesine geniş bir program oldu. Biz bu programın özel sektöre yansımalarını ele alarak ortaya koymaya çalışacağız.
Sağlık hizmet sunumunda Sağlık Bakanlığı, SSK, Üniversite ağırlığı bu programın uygulanması ile birlikte 2004 yılında değişti. Hizmet sunumunda oyuncular ile rolleri ve sıralama değişti. Hizmet sunumunda sıralama Sağlık Bakanlığı, Özel Sektör ve Üniversiteler şeklinde oldu. Özel sektör gerek kurum/kuruluş sayısı açısından ve gerekse ürettiği hizmet açısından ikinci sıraya yerleşti.
2002 yılı sonu itibariyle Türkiye’de özel hastane sayısı 266 iken 2007 yılında bu sayı 350 civarındadır. 1994 yılında 133, 1999 yılında 232, 2002 yılında 266, 2003 yılında 269, 2004 yılında 270 olan özel hastane sayısı ne olmuştu da 2005-2007 yılında bu kadar artmış ve hâlihazırda 400 civarına gelmişti.
Bunu anlamak için Hükümetin izlenmesinde yarar vardır. 17 Kasım 2002 seçimleri ile işbaşına gelen Hükümet, 2003 yılından itibaren sağlıkla ilgili projelerini uygulamaya koydu. Bu projelerin sonuçları 2004 yılından itibaren görülmeye başlandı. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığının ortaya koyduğu politikalara, 2003-2006 yılları arasında yakalanan işbirliği, mevzuatın yumuşatılması ve özel kamu sektör yöneticileri arasında ortaya çıkan olumlu iletişime özel sektör güvenmiş ve hızla yatırıma yönelmiştir.
2002 yılında özel hastane açmak için Bakanlığa 2 ön izin müracaatı olurken bu sayı 2003 yılında 7, 2004 yılında 31, 2005 yılında 46, 2006 yılında ise 66 olmuştur. 2007 yılında ise verilen ön izin sayısı 100 civarındadır. Bunun sonucudur ki özel hastane açılışları aynı yıllarda artmıştır.
İlk defa açılan özel hastane sayıları ise 2001’de 14, 2002’de 13, 2003’te 9, 2004’te 14, 2005’te 18 olarak gerçekleşmiştir. Kapanan özel hastane sayıları ise şöyledir: 2002’de 10, 2003’te 8, 2004’te 6, 2005’te 6 olmuştur.
Sağlık sektöründe yaşanan bu hızlı değişim ve dönüşüm sadece hastane sayılarını değiştirmemiştir. Sağlık sektöründe rollerin değişmesine, yeni oyuncuların sektöre girmelerine, özel sağlık sektörünün ülke sağlık hizmet sunumunda kendisine kalıcı bir yer açma çabalarına yol açmıştır. Bunlarla birlikte ülkede hekim yetersizliği nedeniyle “tam gün uygulamasından”, verimlilik ve kalitenin artırılması için “kamu hastane birliklerinden”, koruyucu hekimliği etkili kılmak için “aile hekimliğinden” yoğun bir şekilde konuşulur olmuştur. Zaman zaman konuşmalar sert tartışmalara ve restleşmelere kadar varmış, taraflar birbirini suçlamaya başlamıştır. Bu durum ise sağlıkta “sağlıklı düşünme zemininin kaybolmasına” neden olmuştur.
Yaşanan bu gelişmeler nedeniyle özel sağlık sektöründe bir anda görüş açısı kaybolmuş, belirsizliklere yol alınmaya başlanmıştır. Geçmişe bakarak yol alanlar bir anda yaptıkları yatırımların ellerinde patlamasından korkar hale gelmiş, durumu anlayabilme adına oradan oraya koşuşturmaya başlamışlardır. Ancak gelecek adına hiç kimse özel sektör için ümitli konuşamamaktadır. Bu durum yatırım yapanları, yatırım kararı alanları ve hali hazırdaki işletmecileri politika belirleyicilerin ve karar alıcıların kendilerini yok etmeyi istediklerini düşünmelerine ve inanmalarına yol açmıştır. Özel sektör, dert anlatacağı muhatap bulamamaktan, derdine çözüm bulamamaktan, yatırımlarının boşa gideceğinden ve artık bu işin yapılamaz olduğundan bahsetmeye başlamıştır. Bu duygu ve düşüncelerle ilgili kurumlara karşı güvensizliğe dayalı duyguları giderek güçlenmiştir. İlgili kurumlara karşı her türlü mücadeleyi yürütme kararlılığına yönelmekte ancak bu arada işlerini sürdürmesi, ticari olarak yaşaması gerektiğine inandığından sesini yükseltememektedir. İçinde bulunduğu bireysel veya kurumsal psikolojinin anlaşılmasını beklemekle yetinir görüntüsündedir.
İşte gelinen bu nokta özel sektörün öfke kontrol programına alınması gerektiğini düşündürmektedir. Tespitini yaptığımız noktanın kontrol edilebilir bir nokta olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Bu duyguların kontrolden çıkması halinde sektörün kendine, çevresine, çalışanlarına, topluma zarar verme olasılığı hiç de küçümsenmemelidir.
Öfkeye yol açan nedenler arasında engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sayılabilir.
Özel sektör gelinen noktada kamu ve özel ayrımına tabii tutularak, genel sağlık sigortası yasası çıkartılarak kendisinin engellendiğini, sunduğu hizmet karşılığında almış olduğu ücretin yetersizliği nedeniyle haksızlığa uğradığını, kamunun personel politikaları nedeniyle zaman zaman yetişmiş elemanlarını kaybederek tacizlere uğradığını, kendisini ilgilendiren ancak haberi olmadan uygulamaya giren yeni politikalar nedeniyle hayal kırıklığı yaşadığını, zaman zaman hiç hak etmediği tehditlere maruz kaldığını düşünmektedir.
Özel sektör gelinen noktada kamu ve özel ayrımına tabii tutularak, genel sağlık sigortası yasası çıkartılarak kendisinin engellendiğini, sunduğu hizmet karşılığında almış olduğu ücretin yetersizliği nedeniyle haksızlığa uğradığını, kamunun personel politikaları nedeniyle zaman zaman yetişmiş elemanlarını kaybederek tacizlere uğradığını, kendisini ilgilendiren ancak haberi olmadan uygulamaya giren yeni politikalar nedeniyle hayal kırıklığı yaşadığını, zaman zaman hiç hak etmediği tehditlere maruz kaldığını düşünmektedir.
Bu durumda söylenecek çok şey kalmamaktadır. Teşhis bellidir. Özel sektör “öfkeye” kapılmıştır. Acilen de tedaviye alınması gerekir. Ancak bu tedavi yaşatma adına rehabilite etme amaçlı olmalıdır. Sektör asla yatırılarak tedavi programına alınmamalı, ayaktan tedavi ile güçlendirilmeli, rehabilite edilmeli yeniden sektöre döndürülmelidir.
Bu tedavinin geciktirilmemesi tedavi maliyeti açısından son derece önemlidir. Aksi durumda daha yüksek maliyetli tedavilere ihtiyaç duyulabilir. Sağlık hizmetlerinin maliyetinin yüksek olmasından şikâyetçi olan hükümet, özel sağlık sektörünü gözden çıkarmışsa bile maliyeti artırmama adına tedbir almalıdır.
Sağlık hizmet sunumunda özel sektör yeni bir sağlık kültürünün oluşmasına katkıda bulunmakta ve inkâr edilmeyecek bir öneme sahiptir.
Zamanında ve etkili önlemlerin alınmaması halinde ekonomide ve çalışma hayatında nelerin olabileceği de konunu uzmanları tarafından ele alınmalı ve ortaya koyulmalıdır.
Sağlıkta sağlıklı düşünme ortamının yeniden kazanılması dileğiyle.