EKREM DUMANLI`nın yazısı
Doktorlara sitem
İki hususu hemen belirtmeliyim ki yapacağım sitem yanlış anlaşılmasın. Birincisi Allah`a, kadere, ölümün Hak`tan geldiğine inanıyorum o yüzden annemin vefatındaki inkisarımı esbaba havale etmiyorum. Bu yüzden okuyacaklarınız ferdî bir şikâyet değil.
İkincisi, bu ülkede çok değerli ve fedakâr doktorlar olmasına rağmen bakış açısı ve davranış biçiminde temel bir hata olduğuna inanıyorum o yüzden hislerimin mağlubu olarak değil kadim bir hatanın düzeltilmesi umuduyla bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu bakımdan doktorlar bu yazıyı şahsi bir serzeniş olarak değil, genel bir yanlışı düzeltme gayreti olarak görmeli.
İkincisi, bu ülkede çok değerli ve fedakâr doktorlar olmasına rağmen bakış açısı ve davranış biçiminde temel bir hata olduğuna inanıyorum o yüzden hislerimin mağlubu olarak değil kadim bir hatanın düzeltilmesi umuduyla bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu bakımdan doktorlar bu yazıyı şahsi bir serzeniş olarak değil, genel bir yanlışı düzeltme gayreti olarak görmeli.
Önce dolu dolu yaşadığımız olayın kısa bir özeti. Kardeşim annemi özel bir hastaneye götürüyor ilkin. Adı özel. İlgi yok, ihtimam yok… Sonra devlet hastanesinin yolu tutuluyor. Tahliller, testler, bulgular, bilgiler… 70 yaşına dayanmış hasta bir insanı o bölümden bu bölüme yürütmek, onların yorulup tükendiğini görmemek her doktor için acı bir nakise olsa gerek. Öteden beri itiraz ettiğim hatalardan biri bu bizde hastanın ruh hali hep ihmal ediliyor. Sağlık sistemimiz, hastayı verilerden ve testlerden oluşan, bir obje ya da denek gibi görüyor. Oysa karşılarında insan var! Belki yoğunluktan, belki de yorgunluktan bu gerçek çoğu kez anlaşılamıyor. En temel kural `Hastalık yoktur, hasta vardır` diye özetlenmiyor muydu?
Hastayı sadece kan değerlerinden, nabız ölçümünden, idrar tahlillerinden, röntgen filmlerinden ibaret sanmak insan gerçeğini en arka plana atmak demektir.
Saatlerce süren test ve tahlil koşuşturmasının ardından anneme `Ambulansla Ankara`ya göndereceğiz` deniyor. Sebep? `Acil bir durum yok` deniyor. Kanı azmış, tahliller gerekiyormuş, Ankara`da daha iyi yapılabilirmiş. Bu bile başlı başına bir fiyasko. Ben çocukken hastalar Ankara ya da Kayseri`ye sevk edilirdi 70 binden fazla nüfusu olan Yozgat hâlâ aynı yerde sayıyorsa, devletin sağlık sistemi gerçekten aksıyor demektir. Her neyse…
Babam doktorun karşısına çıkıyor ve ısrar ediyor: `Doktor bey, hastamız bu telaşa dayanamaz madem kan yetmezliği var ve acil bir durum yok, bir-iki gün buradaki hastanede dinlensin, sonra nereye isterseniz oraya sevk edin.` Nedense ka`le alınmıyor hasta yakınlarının hissiyatı hastanın psikolojisi zaten hiç kimsenin umurunda değil. Asıl zihniyet hatası burada doktorlar insanlara fazlaca buyurgan bir eda ile yaklaşıyor belki de hastalığı fazlaca kanıksıyor.
Yürek dağlayan bir başka tablo da şu: Tam ambulans hareket edecek, ikinci bir hasta daha getiriliyor aynı araca. Bu kadar mı mağdur insanımız, bu kadar mı teknik altyapı yetersizliği var memlekette? Kemer bağlanıyor, bir ara annem düşecek gibi oluyor… Anlatmaya dilim varmıyor…
Rahmetlinin hayatını özetleyebilecek bir kelime söyle deseniz ben `huzur` derim. Huzuru kaçarsa `Çarpıntım var` der, bir kenara çekilirdi. Kalp hastası değildi ama etrafta bir kargaşa görse yüreği daralırdı. İlaç kokulu koridorda saatlerce test ve tahlil yürüyüşünün onu ne kadar hırpaladığını anlayabiliyorum. Ambulanstaki manzaranın onu nasıl telaşa sevk ettiğini de algılayabiliyorum. O anki durumun bize söylenmesini istemezdi daha doğrusu bizim huzursuz olmamıza gönlü razı olmazdı.
Takdir-i Huda buymuş, amenna! Ancak bu vesileyle herkesin bizar olduğu yaraya parmak basmak istiyorum: Türkiye`de hastalara hâlâ insan muamelesi yapılmıyor onlara gereken şefkat gösterilmiyor. Tamam, doktorlar fazla mesai yapıyor, doktor başına düşen hasta sayısı gereğinden fazla… Yine de bunlar geçerli mazeret değil. Olacak ya İstanbul`a döndüm çocuk hasta, bir kan alacaklar dört kere başarısız deneme yapılıyor. Hastaları gözlemliyorum özel hastanelerde bile hastalar stajyerlerin denekleri gibi. İyi doktorlar, mesleğini merhamet ve şefkatle yapan hemşireler kusura bakmasın ama Türkiye`de tıp alanında çalışanların merhamet, şefkat, hasbilik gibi parayla-turayla satın alınamayan, ancak bu mesleğin ruhu mesabesindeki kavramları bir daha düşünmeleri gerekiyor. Onca tanıdık doktor ve onların özel ilgisine rağmen ben bunları yaşadıysam kim bilir vatandaş ülkemizin dört bir yanında hangi sıkıntılara katlanıyor…
Zaman