Sut`a Neredeyse Herkes Karşı! (MEDİMAGAZİN)
Ekokardiyografinin SUT`ta adeta yok sayıldığını belirten özel sağlık sektörüne göre uygulamanın hayata geçmesi, kardiyoloji hizmeti veren sağlık kuruluşlarının telafisi olmayan zararlarına yol açacak.
Taslağın hayal kırıklığına yol açtığını belirten bir iç hastalıkları uzmanı, obeziteyle birlikte gabapentin ve diğer nöropatik ilaçların dahiliye uzmanları tarafından reçete edilememesini eleştirdi.
Kondilom koterizasyonu, tırnak çekimi ve “punch” biyopsi işlemlerinin listede yer almadığını belirten dermatologlar da, bunların acilen SUT`a eklenmesi gerektiğini açıkladı.
Fiziksel tıp ve rehabilitasyon branşına yönelik olarak taslakta fizyoterapist/hasta oranının muğlak bırakıldığı açıklandı. MRG ve BT tetkiki ücretinin 2005 yılında düşürüldüğüne dikkat çeken bir radyoloji uzmanı da, taslakta
MRG tetkiklerinde yüzde 10, BT tetkiklerinde ise yüzde 7 oranında indirim yapıldığını ve tam gün uygulamasında yapılacağı söylenen döner sermaye ödemelerinin bu durumda yapılabilmesinin imkânsız olduğunu öne sürdü.
Taslağa özellikle kardiyologlardan tepki geldiğini anımsatan bir kalp-damar cerrahı da, taslakla birlikte periferik ve kardiyak anjiyografi (balonstent) yapmasının engellendiğini açıkladı.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2010 Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) taslağını yayınladı. Fakat taslak, sağlık sektörünün beklentilerini karşılamaktan çok uzak.
Ekokardiyografı (EKO)`nin SUT`ta adeta yok sayıldığını belirten özel sağlık sektörü, uygulamanın hayata geçmesi durumunda kardiyoloji hizmeti veren sağlık kuruluşlarının telafisi olmayan zararlarına yol açacağını ileri sürdü. “EKO yapılamayan birçok hasta operasyon zamanını kaçırıp, hayatını kaybedebilir bu tetkik hiçbir şekilde yok sayılamaz” fikrini savunan sektör temsilcileri, şu görüşleri savundu: “EKO noninvaziv-sonografik bir tetkik olup, hasta sağlığı açısından hiçbir tehlike içermeyen ucuz bir tanı yöntemidir. Hasta-sağlık ekonomisi açısından maliyet-yarar dengesi gözetildiğinde EKO tetkiki hiçbir şekilde yok sayılamaz!
EKO yapılmadan uygulanacak stress testleri (efor EKG- sintigrafı) esnasında atlanan bir kardiyomiyopati, sol ventrikül çıkım yolu obstrüksiyonu, kritik kapak hastalığı, perikard efüzyonu sebebi ile stress testi esnasında hasta hayati tehlikeye girebilir. EKO`nun yok sayılması hayatını noninvaziv kardiyoloji uygulamalarından kazanan yüzlerce hekim ve binlerce yardımcı sağlık personelinin işini kaybetmesi anlamına gelmektedir. Sorun tıbbi olduğu kadar, sosyal bir problemdir.”
“Sağlık Uygulama Tebliği tam bir hayal kırıklığı”
Medimagazin`e de görüş bildiren farklı branşlardan hekimler, Taslağın “tam bir hayal kırıklığı” olduğunu savundu. Diyabet tedavisiyle ilgili yapılan düzenlemenin taslaktan çıkartılması gerektiğini belirten bir iç hastalıkları uzmanı, obeziteyle birlikte gabapentin ve diğer nöropatik ilaçların reçete edilmesinde dâhiliye uzmanlarına da, yetki verilmesi gerektiğini savundu.
“10 yıldır dâhiliyecilerin yazabildiği analog insülinleri, glitazonlan, yeni çıkan sitagliptini ne değişti de yarın yazamayacağız? Diyabet, dâhiliyeci tarafından tedavi edilebilir bir hastalık mıdır, değil midir? Tedavi edilebilir olduğu kesin olduğuna göre hangi gerekçeyle bu haklan gasp ediliyor?” diye soran uzman hekim, SGK`ya şu eleştirileri yöneltti:
“Daha önceleri dâhiliyecilerin yazabildiği diyabetik nöropatide kullanılan gabapentini şu anda nöroloji, beyin cerrahisi, fizik tedavi rehabilitasyon, romatoloji. endokrinoloji yazabiliyor. Biz onlardan daha az mı biliyoruz veya bilmiyor muyuz da şu anda yazamıyoruz? Yıllarca takip ettiğim hastamda diyabetik nöropati geliştiğinde laroksil vermek zorunda kalıyorum. Bazen sonuç da alıyorum. Ancak yan etki geliştiğinde veya hastam rahatlamayınca alternatif olarak sadece nörolojiyi öneriyorum. Hastaya `Kusura bakma ben bu ilacı biliyorum, ama yazamıyorum` dediğimde hem hastamın bana olan güveni sarsılıyor hem de benim kendime olan güven ve saygınlığım. Obezite polikliniği yapıyoruz. Öncelikle diyet veriyoruz. Ancak ilaç gereken hastaya `Üniversiteye git` diyoruz. Tedavisini yapabileceğimiz hastayı gönderiyoruz. Kurallarını, rapor çıkması için gerekli kriterleri belirtmişsiniz, bu kriterleri uygunsa neden dâhiliye uzmanı obezite ilaçlarını yazamıyor?”
“Paket fiyat yüzde 35 artırılmalı”
SUT`u eleştiren bir başka kesim de Türk Dermatoloji Derneği (TDD). Taslağa itirazlarını sıralayan TDD Mesleki Sorunlar Çalışma Grubu, dermatoloji polikliniklerine başvuran hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılan kondilom koterizasyonu, tırnak çekimi ve “punch” biyopsi işlemlerinin listede yer almadığını, fakat acilen eklenmesi gerektiğini açıkladı.
Dernekten yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Ayaktan hasta takibinde dermatoloji polikliniklerinde belirlenen paket fiyatı dışında hiçbir işlem fatura edilememektedir. Oysa bu işlemler için hem sarf malzeme harcanmaktadır hem de büyük bir emek verilmektedir. İşlemlerimiz ayrıca faturalandırılamadığı halde belirlenen paket ücreti ise çok düşük kalmaktadır. Bu nedenle paket muayene ücretinin yüzde 35 oranında artırılmasını öneriyoruz.
Dermatoloji hastalıklarının büyük bir çoğunluğu poliklinik koşullarında kolaylıkla ayaktan teşhis ve tedavi edilebilecek hastalıklardır. Bu nedenle yatan hasta takibi dışında poliklinik tedavisi sırasında da sıklıkla gerçekleştirdiğimiz ve bazıları EK 8`de yer alan koterizasyon, kondilom koterizasyonu, kriyoterapi, deri yama testi, deri “prick” testi, “punch” biyopsi, tırnak çekimi ve PUVA tedavisi işlemlerinin paket dışında değerlendirilmesi ve Ek 10 C listesine eklenmesini talep ediyoruz.
Ülkemizde uzmanlık eğitimi veren dermatoloji kliniklerinin büyük bir kısmında uzun zamandır pigmente ve vasküler tedavi amaçlı lazerler kullanılmaktadır. Bu nedenle Ek9`da tanıya dayalı işlem listesinde deri cerrahisi altında yer alan, P600,830 lazerle pigmente lezyonların tedavisi, P600,800 benign tümöral lezyonların lazerle eksizyonu ve P600.740 vasküler lezyonların lazerle tedavisi işlemlerinin SGK tarafından branş dışı kabul edilmemesi ve dermatologlara da ödeme yapılmasını istiyoruz.”
Paket fiyatlar yükseltilmeli
Kardiyologların itirazlarını anlamak çok mümkün, buraya fizik tedavi ve rehabilitasyon (FTR) uzmanları da eklenecek sanırım, çünkü onların seanslarının fiyatları da düzenlenmiş. Başınıza gelen şey laboratuvarların da başına geldi 3-4 sene önce ve şimdi, hiçbir tahlilin ücreti alınamıyor artık. Gelecek yıl da muhtemelen MRG ve BT de yok sayılacaktır… Her gelene EKO yaparsanız, herkese fizik tedavi uygularsanız, bir sürü tetkik isterseniz başınıza daha çok şey gelir, bu işi ticarete doktorların bizzat kendisi dönüştürdü. Fakat Bakanlığın denetim yapamadığı, bunun yerine yok saydığı da ortada. Şu olmalı o halde Analog insülinler. glitazonlar, sitagliptin gibi önemli ilaçların yazımı sadece endokrinoloji uzmanlarına bırakılmış. Toplumun yaklaşık yüzde 7`sini ilgilendiren bir hastalığa sadece endokrinoloji uzmanları yetişemez. paket fiyatlar yükseltilmeli, laboratuvar ve radyoloji için ödenen kısım ayrılarak ödenmelidir. Dr. M.E.
Kalp damar cerrahinin de sorusu var
Yeni tasarıya hep kardiyolog doktor arkadaşlarımız tarafından tepki gelmiş. `Cerrahi branşlar çok iyi puan topluyorlar ya da çok büyük artışlar yaşanıyor` gibi tepkiler de mevcut. Peki sormak istediğim şu:
Bu arkadaşlar bir kalp-damar cerrahi doktoru olarak periferik ve kardiyak anjiografi (balon-stent) yapamamamızı doğru buluyor musunuz? Yani kalbin içini, damarların içini, dışını, perilerle bağlantısını, trombektomi, embolektomi, sütürasyon… gibi tüm işlemleri yapabilecek bir meslek damarın içinden kateter göndere meyecek sizce bu adil mi? Bence değil ve bunun için bu uygulama sadece Türkiye`de mevcut. (Dr. M.A.)
Kaynak : www.medimagazin.com.tr
ÖZEL HASTANELER PLATFORMU